Uyak (Kafiye)
Şiirlerde mısraların sonlarında yer alan ses benzerliklerine uyak ya da kafiye denir. Uyak, şiirin ritmik yapısını güçlendiren ve ahengini sağlayan önemli bir edebi sanattır. Türk edebiyatında İslamiyet öncesinden beri kullanılan bu teknik, zamanla farklı anlayışlarla şekillenmiştir. İslamiyet’ten önceki dönemde daha çok yarım uyak kullanılırken, Divan edebiyatında tam ve zengin uyak ön plana çıkmıştır.
İslamiyet öncesi Türk şiirinde sözlü kültürün baskın olması nedeniyle “kulak için kafiye” anlayışı yaygındı. Yani dizelerdeki ses uyumu kulağa hoş gelen bir yapı oluşturuyordu. Divan edebiyatı ile birlikte bu anlayış değişmiş, “göz için kafiye” anlayışı gelişmiştir. Bu dönemde kafiyeler daha çok yazılış benzerliklerine dayanmaya başlamıştır. Modern Türk şiirinde ise, özellikle serbest şiir anlayışının gelişmesiyle uyak, eskisi kadar önemli bir unsur olmaktan çıkmıştır.
Başlıca Uyak Çeşitleri
A. Yarım Uyak
Yarım uyak, mısra sonlarında sadece bir ünsüz harfin benzerliğine dayanan kafiye türüdür. Türk şiirinde en sık kullanılan uyaklardan biridir ve özellikle Halk edebiyatı ve İslamiyet öncesi Türk edebiyatında yaygın olarak görülür. Genellikle basit yapılar üzerine kurulu halk şiirlerinde bu uyak türü tercih edilir.
Örnek 1:
Yüce dağ başında kar var,
Birbirinden haber yoktur,
Dostu dosttan ayırmışlar,
Kimselerde vefa yoktur.
(Karacaoğlan)
Açıklama: Dizelerde geçen “-r” sesi, tek bir ünsüz harf benzerliğine dayandığı için yarım uyaktır.
Örnek 2:
Kız sen geldin Çorum’dan,
Baktın yeşil yârimden,
Gelmem bir daha oraya,
Yandım aşkın narından.
(Anonim)
Açıklama: Bu şiirin ilk, üçüncü ve dördüncü dizelerindeki “-n” sesi yarım uyağı oluşturur.
B. Tam Uyak
Tam uyak, mısra sonlarındaki iki sesin, yani bir ünlü ve bir ünsüz harfin benzerliğine dayanan uyak türüdür. Tam uyak, daha sağlam bir ses uyumu sağladığı için Divan edebiyatı ve modern Türk şiirinde sıklıkla kullanılmıştır.
Örnek 1:
Elif’in kaşları kara,
Dili sevdaya yara.
Böyle kara sevdayı,
Söylemem ben bu cana.
(Âşık Veysel)
Açıklama: “Kara-yara”, “sevdayı-canı” şeklinde her iki kelimede de hem ünlü hem de ünsüz ses benzerliği bulunuyor. Bu nedenle tam uyak örneğidir.
Örnek 2:
Bu şehri bir daha görmeden
Öldüm dersem, inanın.
Sanki bütün sokakları
Kırgın bir akşam vakti.
(Cahit Sıtkı Tarancı)
Açıklama: “İnanın” ve “vakti” kelimelerinde “-n” ve “-ti” benzerliği bulunmakta, bu da tam uyak oluşturur.
C. Zengin Uyak
Zengin uyak, mısra sonlarındaki en az üç sesin (bir ünlü ve iki ünsüz) benzerliğine dayanan uyak türüdür. Daha karmaşık bir uyak yapısı olan zengin uyak, genellikle Divan edebiyatında ve edebi sanatların ön planda olduğu şiirlerde tercih edilir.
Örnek 1:
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
(Nazım Hikmet)
Açıklama: “Farkında” kelimesi her iki dizenin sonunda aynı şekilde kullanılarak zengin uyak oluşturmuştur.
Örnek 2:
Bütün bülbülleri susturdu bu sonbahar,
Yapraklar dalında birer birer sararır.
(Ahmet Haşim)
Açıklama: “Sonbahar” ve “sararır” kelimelerinde üç ses (a-r-r) benzerliği olduğu için zengin uyak söz konusudur.
Ç. Tunç Uyak
Tunç uyak, bir kelimenin başka bir kelimenin tamamını içinde barındırmasıyla oluşan uyak türüdür. Yani bir dizedeki kelime, diğer dizedeki kelimenin bir kısmını oluşturarak kafiyeyi sağlar. Tunç uyak, hem ses benzerliği hem de anlam derinliği katarak şiirin estetiğini güçlendirir.
Örnek 1:
Gidelim buralardan, düşümüz gerçek olsun,
Gerçekler dünyasında yerimiz olsun.
Açıklama: “Gerçek” kelimesi, diğer dizedeki “gerçek olsun” ifadesinin bir parçasıdır ve böylece tunç uyak meydana gelir.
Örnek 2:
Başında bir ince yel eser serin serin,
Karlı dağlar gibi dağlar başında yerin.
Açıklama: “Serin” kelimesi, “yerin” kelimesinin bir bölümünü içerdiği için tunç uyak oluşturmuştur.
D. Cinaslı Uyak
Cinaslı uyak, yazılışları aynı ancak anlamları farklı olan kelimelerle yapılan uyağa denir. Bu uyak türü, kelimelerin çok anlamlılık özelliklerinden yararlanarak oluşturulur ve cinas sanatıyla ilgilidir. Cinaslı uyak, genellikle Halk edebiyatında kullanılmıştır.
Örnek 1:
Ağlarım, hatıra geldikçe gülüşler,
Gözlerimden yaş değil, kan gelir.
Açıklama: “Gülüşler” kelimesi mecazi anlamda kullanılırken, diğer dizede “gelir” kelimesiyle başka bir anlama bürünerek cinaslı uyak oluşturur.
Örnek 2:
Kara kara düşünürken,
Bir de baktım ki kara!
Açıklama: Buradaki “kara” kelimesi, bir yandan düşünceleri simgelerken diğer anlamda fiziksel “kara” anlamında kullanılarak cinaslı uyak örneği oluşturulmuştur.
Sonuç
Uyak (kafiye) şiirlerde ahenk, ritim ve estetik güzelliği sağlayan önemli bir unsurdur. Yarım, tam, zengin, tunç ve cinaslı uyak olmak üzere beş temel uyak çeşidi bulunmaktadır. Her biri, şiire farklı bir anlam ve ritim katmaktadır. Bu uyak çeşitlerinin her biri, edebi dönemlere, şiir türlerine ve şairlerin tercihine göre farklı oranlarda kullanılmıştır.