Tardiye Nedir? Ve Örnekleri

Tardiye Nedir?

Tardiye, kökeni Arapçaya dayanan bir terimdir ve dilimize de bu kökten geçmiştir. Divan Edebiyatı’nda yer alan nazım şekillerinden biri olan tardiye, muhammes nazım biçiminin özel bir versiyonudur. Şekil ve konu açısından kendine has özellikleri ile muhammesten ayrılmaktadır.

Tardiye’nin Diğer İsimleri

Tardiye, bazen “tard u rekib” olarak da adlandırılmaktadır. Eski dönem mesnevilerinde, şairler eserlerindeki tekdüzeliği aşmak amacıyla olayların kahramanlarının ağızlarından zaman zaman murabba veya gazel gibi manzumeler kaleme almışlardır. Bu tür manzumelere de tardiye denilmektedir.

Tardiye Nazım Şeklinin Özellikleri

Tardiye, belirli bir aruz kalıbı ile yazılır; genellikle “Mef’ûlü / mefa’îlün / faûlün” şeklinde bir yapı sergiler. Burada muhammesten ayrılan en belirgin özellik, tardiye sadece tek bir kalıpla yazılmasına karşın, muhammes aruzun tüm kalıplarıyla yazılabilmektedir.

Tardiye’deki temel kafiye, bentlerin yalnızca beşinci dizelerinde yer alırken, bu durum da onu muhammesten farklı kılan diğer bir yönüdür. Bu nazım biçimi, Divan Edebiyatı’nın beş dizeden oluşan bentlerine sahiptir. Her bir bendin ilk dört dizesi arasında kafiye ilişkisi bulunur.

Türk Edebiyatındaki Yeri

Türk edebiyatında pek sık kullanılmayan bir nazım biçimi olan tardiye, yine de önemli eserlerde kendine yer bulmuştur. Nedim, Divanı‘nda Sadrazam Damat İbrahim Paşa’yı öven 12 bentlik bir tardiye yazmıştır. Divan şiiri içerisinde tardiye nazım şeklinin en güzel örneklerini veren isimlerden biri ise Şeyh Galip’tir. Onun “Hüsn ü Aşk” eserinde dört tardiye bulunmaktadır.

Bu eserler, tardiye nazım biçiminin duygusal derinliğini ve estetik yapısını ortaya koyarak, Türk edebiyatının zenginliğine katkıda bulunmuştur. Tardiye, geçmişle bugün arasında bir köprü kurarak, edebi mirasımızın kıymetini bir kez daha hatırlatmaktadır.

 

Tardiye Nazım Şekli ile İlgili Örnekler


Örnek 1

Hoş geldin eyâ berîd-i cânân
Bahşet bana birr nüvîd-i cânân
Cân ola fedâ-yı iyd-i cânân
Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
Yârin bize birr selâmı yok mu

Ey Hızr-ı fütâdegân söyle
Bu sırrı edip ıyân söyle
Ol sen bana tercemân söyle
Ketm etme yegân yegân söyle
Gâm defterinin tamâmı yok mu

Yâ Rabb ne intizârdır bu
Geçmez nice rûzgârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Duysam ki ne şîve-kârdır bu
Vuslat gibi birr merâmı yok mu

Çıkdım ser-i dâra hem-çü Mansûr
Âvâzım ezân-ı nefha-i sûr
Gal kıldı gülûmu şâh u mansûr
Oldum sipeh-i belâya mahsûr
Ol pâdişehin peyâmı yok mu

Kâm aldı bu çarhdan gedâlar
Ferdâlara kaldı âşinalar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim duâlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu

Dil hayret-i gâmla lâl kaldı
Gâlib gibi bî-mecâl kaldı
Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
El’an birr ihtimâl kaldı
İnsâfın o yerde nâmı yok mu

Şeyh
Galip

Örnek 2

Hoş geldin eyâ Hidiv-i Ekrem

Lutfunla gönüller oldu hurrem

Şâd oldu mekâriminle âlem

Her gûne meâsirin dem-â-dem

Ârâyiş-i arsa-i cihandır

Nedim

 

 

Örnek 3

Bir şaha esîr oldu kim dil

Her bendesi Kahramân-Kâtil

Gamzeyle sitemde la’li yek-dil

Bîgâne nigâhı kana mâil

Tîr-i gamı câna âşinâdır

 

 

Dîvân-ı kazâsı zulm-bünyâd

Lerzende-i bîm-i cânı cellâd

Her kûşede bang-i dâd u bî-dâd

Gavgâ-yı kıyâmet âh u feryâd

Mahşer mi yâhud bu Kerbelâ’dır

Şeyh Galip


 

Yorum yapın