Kelime Anlamlarının Özellikleri
Zamanla bir kelimenin anlamının, daha geniş kapsamlı bir anlamdan daha dar bir anlam ifade edecek şekilde değişmesi, onun sadece belirli bir bölümünü karşılaması durumudur. Bu süreçte, genel anlamdan daha özel bir anlama doğru geçiş gerçekleşir. Örneğin, “Yemiş” kelimesi eskiden tüm meyveleri ifade ederken, günümüzde yalnızca “incir” anlamında kullanılmaktadır. “Davar” kelimesi eskiden “sahip olunan mal, mülk, varlık” anlamında iken, artık yalnızca küçükbaş hayvanları tanımlamak için kullanılmaktadır. “Savcı” sözcüğü daha önce “sözcü, elçi, peygamber” anlamlarını taşırken, günümüzde “sanıkları kovuşturan hukuk insanı” anlamında kullanılmaktadır. “İl” kelimesi eskiden “ülke, vatan, yurt” ken, günümüzde “vilayet” anlamında kullanılmaktadır. Yine “oğul” kelimesi geçmişte hem erkek hem kız çocuklarını ifade ederken, artık sadece erkek çocukları belirtmektedir.
Kullanım alanı dar olan kelimelerin zamanla o kavramın tamamını kapsayacak şekilde genişlemesi durumu da söz konusudur. Örneğin, “ödül” kelimesi eskiden “güreşlerde kazanılan mükâfat” ken, günümüzde genel anlamda “hediye” olarak kullanılmaktadır.
Kelimenin farklı yollarla yeni anlamlar kazanmasına anlam genişlemesi denir. Bu kelimeler çok anlamlı kelimeler olarak adlandırılır. Örneğin, “yüz” kelimesinin ilk anlamı “surat” iken, zamanla “suyun yüzü (yüzeyi), evin ön yüzü, yorgan yüzü, bir şey yapmaya yüzü olmamak” gibi farklı anlamlar kazanmıştır. “Tatlı olmayan” anlamındaki “acı” kelimesi, “koyu” renk anlamında da kullanılabilir.
Kelimenin sadece temel anlamına sahip olması durumu da vardır. Subay, kiremit, silgi, masa, kalem gibi kelimelerin Türkçede tek bir anlamı bulunmaktadır.
Birden fazla durumu ifade edebilen kelimeler de vardır. Bu kelimelerin hangi anlamda kullanıldığı ancak cümlede anlaşılabilir. Örneğin, “gün” kelimesi çeşitli cümlelerde farklı anlamlarda kullanılarak “güneş, güneş ışığı, gündüz, dönem, zaman, devir” anlamlarına gelebilir.
Kelimenin dilde ilk ortaya çıktığı andaki anlamı, genellikle akla ilk gelen anlamdır. Bunun dışında, herhangi bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından tamamen uzaklaşıp farklı bir anlam kazanması da mümkündür.
Zamanla kazanılan ikinci bir anlam ise yan anlam olarak adlandırılır. Genellikle anlam genişlemesi yoluyla oluşur. Yan anlam, gerçek anlam sayılmasa da onun gibi dile yerleşmiştir. Örneğin, “sıranın gözü, uçağın kanadı, ayakkabının burnu” gibi benzerlik yoluyla yan anlam kazanan kelimelere yakıştırma denir. Her yakıştırma bir yan anlamdır, fakat her yan anlam yakıştırma değildir. Ayrıca, yan anlam sesteş sayılmaz.
Duyu organlarımız aracılığıyla algılayabildiğimiz veya çeşitli yollarla maddi olarak ölçebildiğimiz varlıkları ifade eden kelimelerin anlamına somut anlam denir. “Işık, duman, ses, sis, bulut, taş, sopa, kalem” gibi kelimeler bu gruba örnektir.
Duyu organlarıyla algılanamayan veya maddi olarak ölçülemeyen varlıkları ifade eden kelimelerin anlamına soyut anlam denir. “Aşk, akıl, yalnızlık, kıskançlık” gibi kelimeler bu gruba girer.
Herhangi bir bilim, sanat, spor, kültür veya meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Bu alanın kendisinin ismi ise terim sayılmaz. Örneğin, “edebiyat” veya “coğrafya” terim değildir. Ancak, bazı kelimeler temelde terim olmamakla birlikte, kullanıldıkları bağlamda terim anlamı kazanabilirler. Örneğin, “Eğe ağzıyla konuşuyor” cümlesinde “ağız” kelimesi temel anlamıyla bir terim olmamakla birlikte bir dil bilgisi terimi olarak kullanılmaktadır.
Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan kelimelere yansıma kelimeler denir. “Şırıltı, fısıltı, hırıltı, miyavlamak, havlamak, horlamak, hapşırmak” gibi kelimeler yansımaya örnektir. Yansımadan türetilen kelimeler fiil veya isim olarak kullanılabilir. Yansıma kökenli kelimelerde en önemli nokta, kelimenin doğrudan doğadaki bir sesi taklit ederek oluşturulmasıdır. Bu nedenle “ötmek” ve “bağırmak” gibi kelimeler yansıma sayılmaz.
Eş Anlamlı Kelimeler (Anlamdaş Kelimeler)
Aynı kavramı, olayı, varlığı veya durumu ifade eden farklı kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Bu kelimeler, kalıplaşmış atasözleri, deyimler veya söz öbekleri dışında, birbirinin yerine kullanılabilir. Aralarında hiçbir anlam farkı bulunmamaktadır. Genellikle bir dile başka bir dilden giren kelimeler anlamdaşlığı oluşturur. Örneğin, “amaç, gaye, hedef ve maksat” kelimeleri Türkçede anlamdaş olarak kullanılabilir. Bu kelimelerden bazıları dilimize Arapçadan girmiştir.
Not: Anlamdaşlık, kelimenin cümledeki kullanım biçimine göre belirlenmelidir. Bir kelime, cümlede kullanıldığı anlamıyla farklı bir kelimenin eş anlamlısı olma özelliğini taşımayabilir.
Yakın Anlamlı Kelimeler
Eş anlamlı olmadıkları halde, birbirine çok yakın anlam taşıyan kelimelerdir. Aralarında çok küçük anlam farklılıkları bulunur. “Korkmak-ürkmek-sinmek-çekinmek,” “gücenmek-küsmek-içerlemek,” “semiz-şişman-tombul-tıknaz,” “oturmak-çökmek” gibi kelimeler birbirine yakın anlamlıdır. Bu kelimelerin anlamları, cümlede kullanıldıkları yere göre belirlenmelidir. Birbirine yakın durmayan kelimeler bile farklı cümlelerde benzer anlamda kullanılabilir. Bu durum, bir dilin anlatım zenginliğiyle ilgilidir. Örneğin, “Son ziyaretimde onu çok iyi gördüm” ve “Onları bu kez beklediğimden iyi buldum” cümlelerinde altı çizili kelimeler yaklaşık olarak aynı anlama gelecek şekilde kullanıldığından, yakın anlamlı kelimeler olarak değerlendirilebilir.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Kelimeler
Birbirine tamamen zıt durumları, olayları veya kavramları ifade eden kelimelere karşıt anlamlı kelimeler denir. Bir kelimenin karşıt anlamlısını cümledeki anlamına göre belirlemek gerekir. Her kavramın zıttı bulunmak zorunda değildir. Örneğin, okul, yazmak gibi kelimelerin zıttı yoktur. Ayrıca, bir kavramın olumsuz kullanımı onun zıt anlamlısı sayılmaz. Bu nedenle “yapmak” kelimesinin zıttı “yapmamak” değildir.
Zıt anlamlı kelimelere örnek olarak “iyi-kötü, uzun-kısa, siyah-beyaz” gibi kelimeler verilebilir.
Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler
Yazılışları aynı fakat anlamları farklı olan kelimelere sesteş kelimeler denir. Bu tür kelimelere sesteş denilebilmesi için, kelimelerin arasında hiçbir anlam ilişkisi bulunmamalıdır. Örneğin, “Su gelir güldür güldür / Gel de yâr beni güldür” ve “Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya / Ben yârimden ayrılmam götürseler asmaya” cümlelerinde altı çizili kelimeler birbirinin sesteşidir, aralarında herhangi bir anlam ilgisi yoktur.
Not: Ortak kökler (kökteş kelimeler) arasında sesteşlik ilişkisi yoktur. Boya ve sıva gibi kelimeler hem isim hem fiil olarak kullanılabilir. Bu kelimelerin isim ve fiil halleri arasında sesteşlik bulunmamaktadır. Ayrıca, yazılışları farklı olan “gülen az ve güle naz,” “kar ve kâr,” “yaram az ve yaramaz,” “hala ve hâlâ” gibi kelime veya kelime öbekleri sesteş sayılmaz. Yan anlam da sesteş sayılmaz. Bu nedenle “insan gözü” anlamında kullanılan “göz” ile “eşya rafı” anlamında kullanılan “göz” kelimeleri sesteş değildir. Sesteş kelimelerin arasında herhangi bir anlam ilgisi bulunmamalıdır.
Yukarıda bahsedilen anlam ilişkileri, cümlelerde söz öbekleri şeklinde de karşımıza çıkabilir. Bu durum, dilin anlatım zenginliğini ve esnekliğini gösterir.
Cümlelerde Eksik Kelime Tamamlama
Cümlede boş bırakılan yere uygun bir kelimenin getirilmesinin istendiği sorularda, cümlede herhangi bir bağlaç olup olmadığına veya bir kavramın tanımının yapılıp yapılmadığına dikkat edilmelidir.