Şiir türleri altı ana gruba ayrılır:
- Lirik Şiir: Coşkulu duyguların ifade edildiği şiirler.
- Epik Şiir: Kahramanlık ve savaş konularını işleyen destansı şiirler.
- Didaktik Şiir: Öğretici, bilgi verici şiirler.
- Pastoral Şiir: Doğa ve kır yaşamını konu alan şiirler.
- Satirik Şiir: Eleştirel ve alaycı bir dille yazılan şiirler.
- Dramatik Şiir: Tiyatro eserlerine uygun, olayları sahnelerle anlatan şiirler.
Aşağıda hepsini sırayla açıklayıp örnekler verdik.
Pastoral Şiir
Doğayı, kırsal yaşamı ve çobanların sade hayatını betimleyen şiirlere pastoral şiir adı verilir. Bu şiirlerde doğaya duyulan bir özlem öne çıkar. Şiirlerin amacı, kırların huzur dolu atmosferini, çobanların dingin hayatını ve tabiat güzelliklerini sevdirmektir.
Pastoral şiirlerde sade bir anlatım tarzı benimsenir, süslü dil ve ağır imgelerden uzak durulur. Bu şiirler, çobanların doğayla iç içe yaşamlarını anlatır, bu nedenle başka bir adla bukolik şiir olarak da bilinir.
Pastoral şiirin temellerini atan kişi, Eski Yunan edebiyatında yer alan Theokritos’tur. Ayrıca, Latin edebiyatında Vergilius da pastoral şiir alanında önemli eserler vermiştir.
Türk edebiyatında da pastoral şiirin güzel örnekleri bulunmaktadır. Abdülhak Hamit Tarhan’ın ünlü eseri “Sahra”, edebiyatımızda bu tarzın ilk örneği olarak kabul edilir. Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Çoban Çeşmesi” ve Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanları” adlı şiirleri, pastoral şiirin önde gelen örneklerindendir. Özellikle Cumhuriyet Dönemi’nde köy yaşamına yönelimle bu alanda birçok şiir yazılmıştır.
Batı edebiyatında ise, çobanın kırsal hayatını kendi diliyle betimlediği şiirlere idil, çobanların karşılıklı konuşmalarıyla oluşan, aşk ve kırsal hayatın işlendiği şiirlere ise eglog adı verilir.
Pastoral Şiir Örnekleri
Örnek 1: Bingöl Çobanları
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebedi buraların,
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi
Her gün aynı pınardan doldururuz testimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni,
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz aynı özlemi.
Her adım uyandırır acı bir hatırayı.
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
“Suna”mın başka köye gelin gittiği akşam,
Gün biter, sürü yatar ve sararsan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
Diye hıçkırır kaval:
Bir çoban parçasısın, olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin başkalarına boyun;
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an,
Mademki kara bahtın adını koydu çoban!
Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
Anlattı uzun uzun.
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla,
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına.
Kemalettin Kamu
Açıklama: Bingöl Çobanları, Türk edebiyatında pastoral şiir dendiğinde akla gelen ilk eserlerden biridir. Şiirin her dizesinde çoban ve kırsal hayat dile getirilmiş, doğanın güzellikleri ve çobanların sade yaşamı işlenmiştir. “Çoban, dağ, dere, kaya, pınar, sürü, yıldız, köpek, kuzu” gibi kelimeler, şiirin pastoral türde olduğunun göstergeleridir.
Örnek 2: Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
“Göynünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…”
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Faruk Nafiz Çamlıbel
Açıklama: Doğanın güzelliklerini, kırsal yaşamı ve çobanların yaşamını anlatan pastoral şiirlerde doğaya duyulan özlem belirgindir. “Çoban Çeşmesi” de bu anlamda önemli bir eserdir. Şiirde geçen “çeşme, su, bağ, dağ, mermer” gibi kelimeler, kırsal yaşam ve doğa ile bağlantılıdır.
Örnek 3:
Tam otların sarardığı zamanlar
Yere yüzükoyun uzanıyorum
Toprakta bir telaş, bir telaş
Karıncalar öteden beri dostum.
Behçet Necatigil
Açıklama: Kırsal yaşamın ve doğanın güzelliklerinin sevdirilmesinin amaçlandığı pastoral şiirlerde sade bir dil kullanılır. “Ot, toprak, karınca” gibi kelimeler, şiirin pastoral türde olduğunu gösterir. Şiirdeki doğa sevgisi bu şiirin bir pastoral şiir olduğunu teyit eder.
Örnek 4:
Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce.
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgar başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın.
Cahit Külebi
Açıklama: Pastoral şiirlerde doğaya duyulan özlem belirgindir. Yukarıdaki şiirde de doğa sevgisi ön plandadır. “Serçe, yuva, çiçek, meyve” gibi kelimeler doğa ile ilgili kavramlardır ve şiirin pastoral türde olduğunu kanıtlar.
Lirik Şiir
İçten gelen güçlü duyguları ve heyecanları işleyen şiirlere lirik şiir adı verilir. Lirik şiirler, genellikle bireysel duyguları, yoğun bir şekilde ifade eder ve aşk, ayrılık, özlem, hasret, ölüm gibi temaları işler. Bu şiirlerde önemli olan, olaydan çok, şairin duygusal hali ve yaşadığı hislerdir. Şiirin amacı, okuyucunun kalbine hitap ederek, onun duygu dünyasında yankı bulmaktır. Lirik şiirlerde anlatılan durumlar, okuyucunun zihninde değil, kalbinde bir iz bırakmayı hedefler. Şiirin adı da buradan gelir; Eski Yunan’da şairler, şiirlerini “lir” adı verilen bir çalgı eşliğinde söylediklerinden, bu şiirler lirik şiir olarak adlandırılmıştır.
Dünya edebiyatında, lirik şiir en çok işlenen ve sevilen türlerden biridir. Türk edebiyatında da geniş bir yer bulmuş ve İslamiyet’ten önceki dönemlerde bile “kopuz” eşliğinde söylenmiştir. Divan edebiyatında gazel, murabba, şarkı gibi türler, halk edebiyatında ise koşma ve semai gibi türler lirik şiirin güzel örneklerini oluşturur. Tanzimat Dönemi’nde ise bu şiirler, bazen “rebab” adı verilen çalgılar eşliğinde söylenirdi, günümüzde ise farklı biçimlerde karşımıza çıkmaktadır.
Batı edebiyatında, Lamartine, Victor Hugo, Musset gibi büyük şairler lirik şiirin ustaları arasında sayılır. Türk edebiyatında ise Fuzuli, Karacaoğlan, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Yunus Emre gibi isimler, lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.
Lirik Şiir ile İlgili Örnekler
Örnek 1: Bir Gün Bana “Gel” Desin – Ahmet Kutsi Tecer
“Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Yeter ki bir gün bana derinden,
Ta derinden bir gün bana ‘Gel’ desin.”
Bu şiirde, lirik şiirin tipik özelliklerinden olan derin bir aşk duygusu işlenmiştir. Şair, tüm sevgilerini bir kenara atıp, sevdiğine tam bir adanmışlık içinde olduğunu ifade etmektedir. Şiirdeki bu yoğun duygusal anlatım, lirik şiirin karakteristik özelliğidir.
Örnek 2: Çocukluk Özlemi – Ziya Osman Saba
“Çocukluğum, çocukluğum…
Bir çekmecede unutulmuş,
Senelerle rengi solmuş,
Bir tek resim çocukluğum.”
Bu dizelerde, çocukluk yıllarına duyulan özlem ön plandadır. Şair, çocukluğunu bir çekmecede unutulmuş bir resimle özdeşleştirir. Bu duygusal yoğunluk ve derin özlem, lirik şiirin en önemli özelliklerinden biridir.
Örnek 3: Yarimden Mektup – Âşık Veysel
“Yeni mektup aldım gül yüzlü yârdan,
Gözletme yolları gel deyi yazmış,
Sivralan Köyü’nden bizim diyârdan,
Dağlar mor menekşe gül deyi yazmış.”
Âşık Veysel, bu şiirinde sevgilisinden aldığı mektubu duygu dolu bir şekilde dile getiriyor. Sevgiliye duyulan özlem ve hasretin lirik bir dille işlendiği bu şiir, okuyucunun kalbine dokunan bir etkiye sahiptir. Doğa ile iç içe geçmiş imgeler, şairin duygusal dünyasını yansıtır.
Örnek 4: Tokat’a Doğru – Cahit Külebi
“Çamlıbel’den Tokat’a doğru,
Tozlu yolların aktığı ırmak!
Ben seni çoktan unuttum,
Sen de unuttun mu, dön geri bak.”
Bu şiirde, bir köyün ve doğanın betimlenmesi aracılığıyla özlem ve geçmişe duyulan bir hasret dile getirilmiştir. Şairin, geri dönüp bakmasını istediği anılar, birer duygu yoğunluğu ile yüklüdür. Lirik şiirde, duygu her zaman ön plandadır ve bu şiir de bu özelliği taşır.
Örnek 5: Seni Düşünürken – Bedri Rahmi Eyüboğlu
“Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde,
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar,
Bir gelincik açılır ansızın,
Bir gelincik sinsi sinsi kanar.”
Sevgiliyi düşünürken şairin yaşadığı duygusal değişimler, doğa imgeleriyle birlikte anlatılıyor. Lirik şiirlerin en belirgin yönlerinden biri, duyguların doğa unsurlarıyla birleştirilerek etkileyici bir hale getirilmesidir. Bu şiir de bu özelliği güçlü bir şekilde yansıtır.
Örnek 6: Ayrılık da Sevdadan Sayılır – Attila İlhan
“Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var,
Çünkü ayrılık da sevdâya dahil,
Çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili,
Hiçbir anı tek başına yaşayamazlar,
Her şey onunla ilgili.”
Attila İlhan, bu şiirinde ayrılığın da sevdaya dâhil olduğunu vurgularken, aşkın ve ayrılığın iç içe geçtiği bir duygu yoğunluğu yaratıyor. Lirik şiirlerde, ayrılık, hüzün ve hasret önemli yer tutar ve bu şiir de lirik bir duygusallık taşır.
Örnek 7: Açılan Bir Gül Gibi – Ahmet Muhip Dıranas
“Açılan bir gül gibi sen yaprak yaprak,
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak,
İklimden şarkılar getirdim sana.”
Şair, sevgilisine aşkını bir bahar mevsimiyle özdeşleştirerek ifade ediyor. Şiirde kullanılan edebi sanatlar ve güçlü imgeler, lirik şiirin en belirgin özelliklerinden biridir. Şair, sevgilisine olan aşkını oldukça duygusal ve etkileyici bir üslupla dile getiriyor.
Örnek 8: Seni Düşünmek – İlhan Berk
“Seni düşünürken
Bir ceylan su içmeye iner,
Çayırlar büyürken görürüm her akşam,
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz,
Alır beni.”
İlhan Berk, sevgilisini düşünürken zihninde canlanan imgeleri sıralarken, bir yandan da sevgiliye duyduğu derin özlemi ve sevgiyi dile getiriyor. Lirik şiir, okuyucunun ruhuna dokunmayı amaçlar ve bu şiir de bu amaca ulaşan güzel bir örnektir.
Örnek 9: Hani, O Bırakıp Giderken Seni – Orhan Seyfi Orhon
“Hani, o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın,
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın.”
Bir ayrılık anını anlatan bu dizeler, derin bir hüzün ve kırgınlık içermektedir. Şair, sevgilinin ayrılışını ve bu ayrılıkla birlikte yaşadığı duygusal çöküntüyü lirik bir üslupla ifade eder. Lirik şiir, ayrılığı duygusal bir atmosfer içinde ele alır.
Örnek 10: İstanbul Gözlerin – Yavuz Bülent Bakiler
“Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde,
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde.
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak,
Yapayalnız kalmak iskelelerde.Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.”
Şair, sevgilisini İstanbul’un güzelliğine benzeterek, onu düşündüğünde yaşadığı duygusal yoğunluğu etkileyici bir şekilde aktarmaktadır. Şiirin sanatsal anlatımı ve sevgiliye duyulan hasret, bu eserin lirik şiir olduğunu gösterir.
Dramatik Şiir
Tiyatroda acıklı ve korkutucu olayları işleyen şiir türüne dramatik şiir adı verilir. Dramatik şiir, esasında bir tiyatro oyununun şiirsel bir form almış hâlidir. Trajedi, dram ve komedi türlerindeki manzum tiyatro eserleri, dramatik şiirin temelini oluşturur. Bu türde yazılan şiirlerde, olaylar canlandırılır ve okuyucuya ya da izleyiciye sahne üzerinde bir oyun izliyormuş hissi verilir.
Dramatik şiir, genellikle bir olayın anlatıldığı ve bu olayın okuyucunun gözünde canlandırıldığı bir yapıya sahiptir. Hareket ve duyguların ön planda olduğu bu şiirlerde, sahnedeki olayın görsel bir yansıması, adeta tiyatro sahnesine taşınır.
Ayrıca, opera için yazılan manzum eserlerde de dramatik şiir türünden faydalanılır. Eski Yunan’da tiyatro oyuncuları, sahneledikleri oyunları şiir formunda ezberlerdi. Bu gelenek, tiyatronun 19. yüzyılda düzyazıya dönüşmesiyle birlikte değişime uğramıştır. Ancak o zamana kadar tiyatro metinleri genellikle şiir şeklinde yazılıp sahnelenirdi.
Dramatik şiirin Batı edebiyatında önemli temsilcileri arasında Corneille, Shakespeare ve Racine gibi isimler yer alır. Günümüzde dramatik şiir, daha çok manzum tiyatro şeklinde varlığını sürdürmektedir. Ancak bizim edebiyatımızda, Batı etkisiyle gelişen tiyatro eserleri genellikle nesirle yazıldığından, dramatik şiir çok fazla gelişmemiştir. Bununla birlikte, Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan ve Faruk Nafiz Çamlıbel gibi bazı şairler, bu türde eserler ortaya koymuşlardır.
Dramatik Şiir Örnekleri
Örnek 1: Elektra – Sophokles
“Bütün bildiklerimi anlatayım sana;
Eğer ağlamaktan vazgeçmezsen, seni
Gün ışığının girmediği bir yere kapatacaklar,
Yurttan uzak bir mahzende yaşayacaksın.
O zaman istediğin kadar ağlarsın talihsizliğine,
Ama o vakit geldiğinde beni suçlama,
Akıllı ol, kabahati kendinde ara.”
Sophokles’in bu eseri, trajik bir tiyatro oyununun şiirsel bir anlatımıdır. Dramatik şiir, tiyatro eserlerinin şiirsel formda yazılmasıyla oluşur ve burada görüldüğü gibi sahneye taşınmak üzere yazılmıştır. Karakterlerin duygu yüklü konuşmaları dramatik şiirin tipik bir özelliğidir.
Örnek 2: Mahveylesem Ordularla Asker – Abdülhak Hamit Tarhan
“Halketsem esirlerle orduları,
Mahveylesem askerle orduları,
Olsa bana hep hükümdarlar hizmetkâr,
Yine de inkâr ederdi o kudret,
Fevkimde uçsa bile küçük kuşlar.Sesim yankı bulur her yerde,
Ama hiçbir milletin korkusu değilim;
Bir afetle karşı karşıya kaldığımda,
Zayıf bir çiçek gibi savrulurum.”
Abdülhak Hamit Tarhan, dramatik şiir türünde eserler veren nadir Türk şairlerindendir. Bu şiirde, trajik bir olayın şiir formunda anlatılmasıyla dramatik bir etki yaratılmıştır. Tarhan’ın şiirleri, tiyatral bir yapı ile duygusal yoğunluğu harmanlar.
Örnek 3: Vatan Şarkısı – Namık Kemal
“Âmâlimiz efkârımız vatana adanmıştır,
Serhaddimize kale bizim vücut toprağımızdır,
Osmanlıyız, ziynetimiz kanlı kefendir,
Kavgada şehadetle murad alırız biz,
Osmanlıyız, can verir, ad alırız biz.Bayrağımızda kılıç ve kan görünür,
Can korkusu geçmez ne ovamızda ne dağımızda,
Her köşede bir aslan yatar toprağımızda,
Kavgada şehadetle murad alırız biz,
Osmanlıyız, can verir, ad alırız biz.”
Namık Kemal, dramatik bir üslup kullanarak bu şiirde vatan ve kahramanlık temalarını işliyor. Dramatik şiirin ana özelliklerinden biri, olayın okuyucunun gözünde canlandırılmasıdır. Burada vatan uğruna verilen mücadele, kahramanca bir tavırla ele alınmış ve bu da eseri dramatik şiir kategorisine sokmuştur.
Örnek 4: Osmanlı İstikbali – Faruk Nafiz Çamlıbel
“Dalga dalga yayılır her yana Osmanlı ismi,
Heybetiyle anılır atalarımızın ruhu.
Kanla yazılan tarih, gururla taşınır,
Hiçbir milletin yüreğine böyle bir ad korku salmamıştır.”
Faruk Nafiz Çamlıbel, bu şiirinde Osmanlı’nın ihtişamını dramatik bir dille anlatır. Dramatik şiirin temel yapısı olan duygusal yoğunluk ve olayların canlandırılması burada güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Tarihi ve kahramanlık unsurlarının ön planda olduğu bu şiir, dramatik şiirin güzel bir örneğidir.
Örnek 5: Antik Savaş – William Shakespeare
“Savaşın gölgesinde yankılanır çığlıklar,
Kılıçlar çekilir, kanla boyanır her yan.
Kralların tahtı yıkılırken,
Yiğitler ölüme yürür,
Şeref ve zafer peşinde.”
William Shakespeare, dramatik şiirin en büyük ustalarından biridir. Bu örnekte, savaşın trajik boyutları şiirsel bir dille aktarılmıştır. Sahnedeki olaylar, karakterlerin yaşadığı trajedi ve duygusal derinlik dramatik şiirin temel öğelerindendir.
Örnek 6: Bir Aşk Masalı – Racine
“Sevgiliye duyulan özlem,
Hiç dinmeyen bir yara gibi acıtır.
Kaderin cilvesiyle ayrılan aşıklar,
Gözyaşlarında bulurlar teselliyi.”
Racine, aşk ve trajedi temalarını dramatik bir üslupla işleyen önemli şairlerden biridir. Bu şiir, trajik bir aşk hikayesini konu alarak duygusal bir derinlik yaratır ve dramatik şiirin tüm unsurlarını içerir.
Örnek 7: Zamanın Hükmü – Corneille
“Zaman her şeyi değiştirir,
Güçlü krallar bile eğilir önünde.
Ne tahtlar, ne taçlar kalır baki,
Sadece bir gölge gibi geçip giderler.”
Corneille’in bu şiirinde, zamanın gücü ve insanın bu karşısındaki çaresizliği dramatik bir dille anlatılmıştır. Şiirdeki duygusal yoğunluk ve trajik öğeler, dramatik şiirin belirgin özellikleri arasındadır.
Örnek 8: Kayıp Yıldızlar – Abdülhak Hamit Tarhan
“Gökte bir yıldız kayarken,
İnsanlar sessizce izler.
Yüzyılların yüküyle dolu,
Koca imparatorluklar da kaybolur,
Hiçbir iz bırakmadan.”
Abdülhak Hamit Tarhan, bu şiirinde dramatik bir üslup kullanarak imparatorlukların çöküşünü betimlemiştir. Dramatik şiirin olayları sahneye taşır gibi anlatması bu eserde de hissedilir.
Örnek 9: Kanlı Geceler – Sophokles
“Karanlık çöktüğünde,
Herkes kendi kaderine yürür.
Korkunun soğuk nefesi,
Kalpleri sarmalarken,
Birbirini arar umut dolu eller.”
Sophokles’in dramatik şiirleri, genellikle trajik olayları işler ve okuyucunun zihninde sahneye yansır gibi bir etki yaratır. Bu şiirde de dramatik olaylar ve korkunun etkisi güçlü bir şekilde hissedilmektedir.
Dramatik şiir, sahne üzerinde canlandırılması gereken olayları şiirsel bir üslupla işleyen bir türdür. Bu türde, olaylar duygusal bir yoğunlukla anlatılır ve okuyucunun zihninde adeta bir tiyatro sahnesi oluşturur.
Öğretici (Didaktik) Şiir
Öğretici (didaktik) şiirler, bilgilendirme ve öğüt verme amacıyla yazılan şiir türlerindendir. Didaktik şiirler duygusal yönleri zayıf olup, okuyucuya bir bilgi ya da ahlaki ders aktarmayı hedefler. Bu şiirlerde sanatsal dil ve estetik kaygı geri planda tutulur; çünkü asıl amaç, bir mesaj iletmek ve bu mesajı net bir şekilde ifade etmektir.
Didaktik şiirlerin dili sade, anlatımı ise doğrudandır. İmge, mecaz veya süslü bir anlatım yerine açık ve anlaşılır bir dil tercih edilir. Bu şiirler, ahlaki veya toplumsal konulara değinirken bireylerin ya da toplumun eksikliklerini de ele alabilir. Fabllar, yani hayvan karakterler aracılığıyla dersler verilen manzum eserler, aynı zamanda didaktik şiirler kategorisinde yer alır.
Eski Yunan edebiyatında Hesiodos, didaktik şiirin ilk örneklerini vermiştir. O dönemlerde ozanlar toplumu eğiten kişiler olarak kabul edildiğinden, öğretici nitelikteki şiirler oldukça önemli bir yere sahipti.
Türk edebiyatında, Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig” eseri, Edip Ahmet’in “Atabetü’l Hakayık” ve Âşık Paşa’nın “Garipname” adlı eseri didaktik şiirin önemli örneklerindendir. Ayrıca Nabi’nin “Hayriyye” ve “Hayrabad” eserleri de bu türün klasikleşmiş eserleri arasında yer alır. Modern Türk şiirinde ise Ziya Paşa’nın “Terkib-i Bend”, Mehmet Akif Ersoy’un “Süleymaniye Kürsüsü’nde” ve “Asım” şiirleri, Tevfik Fikret’in “Haluk’un Defteri” öğretici yönü ağır basan eserler arasında sayılır.
Didaktik Şiir Örnekleri
Örnek 1: Karga ile Tilki – La Fontaine (Çeviri: Orhan Veli Kanık)
“Bir dala konmuştu karga efendi;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Tilki kokuyu almış olmalı,
Başladı nağmeler döktürmeye:
‘Merhaba, karga efendimiz, nasılsınız?
Sesiniz ne kadar güzel, tüyleriniz ne kadar parlak!
Gözüm kör olsun, sesiniz tüyleriniz gibiyse
Bu ormanın en güzel kuşusunuz.’
Karga gururla ağzını açınca
Peyniri kaptı tilki ve dedi:
‘Aldım dersimi, nafile artık.
Aç gözlülük, bazen pahalıya mal olur.'”
Bu ünlü fabl örneğinde, bireylerin zaaflarını alaya alan bir ders verilmiştir. Didaktik şiirlerde, özellikle de fabllarda olduğu gibi, okuyucuya net ve doğrudan bir öğüt verilir. Burada da karganın kibirle aldanışı üzerinden alaycı bir mesaj aktarılmıştır.
Örnek 2: İlim İlim Bilmektir – Yunus Emre
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır?”
Yunus Emre, bu dizelerinde ilmin gerçek amacının kendini tanımak olduğunu vurguluyor. Burada sanatsal süslü bir anlatım yerine, sade ve yalın bir dil kullanılmıştır. Şiir, ahlaki bir ders vermeyi hedeflediği için didaktik niteliktedir.
Örnek 3: Dinle Vatandaş – Âşık Veysel
“Kulak ver sözüme, dinle vatandaş,
Uyma boş sözlerle eğlenenlere.
Seni meşgul eder, işinden alıkoyar,
Tembele ve perişan olana bakma.Bir sağlam iş bul, bırakma elden,
Boş laflarla takılma sakın sen.
Allah’ın yardımı çalışana gelir,
Çalışkan olan hep kazanır nihayet.”
Âşık Veysel, bu şiirinde toplumun çalışma ahlakına dair öğütlerde bulunuyor. Dil son derece sade ve anlaşılırdır, çünkü şairin amacı, dinleyicisine net bir mesaj iletmektir. Bu nedenle şiir didaktik olarak değerlendirilir.
Örnek 4: İnsanlara Hakça Davran – Yunus Emre
“İnsanlığa dürüst davran,
Küçük büyük herkese aynı,
İnsanlara hakça davran,
Unutma, makam baki değil.”
Yunus Emre, bu dörtlükte insanlara adil davranmanın önemini vurgulamaktadır. Dörtlükte süslü anlatım ve imgeleme yer verilmemiştir; yalnızca doğrudan bir mesaj iletilmiştir. Bu da şiirin didaktik şiir olduğunu ortaya koymaktadır.
Örnek 5: Şunlar ki Malları Çoktur – Yunus Emre
“Şunlar ki çoktur malları
Gör nice oldu halleri.
Sonucu bir kefendir,
Ve kefende yok yenleri.”
Yunus Emre, burada dünyadaki mal mülkün geçici olduğunu anlatmaktadır. Şiirde kullanılan sade dil ve basit anlatım, şiirin didaktik olduğunu gösterir. Çünkü asıl amaç, okuyucuya bir hayat dersi vermektir.
Örnek 6: Güzel Dil Türkçe – Ziya Gökalp
“Güzel dil Türkçe bize,
Başka dil gece bize.
İstanbul konuşması
En saf, en ince bize.”
Ziya Gökalp, Türkçenin önemini anlatan bu dizelerde dilin güzelliğini ve saflığını vurgulamaktadır. Sanatsal anlatım yerine doğrudan bir mesaj verilmiştir. Şiirin bu öğretici yönü, onu didaktik şiir türüne dahil eder.
Örnek 7: Kitap En İyi Arkadaş – Fazıl Hüsnü Dağlarca
“Kitap en iyi dosttur,
Ne sorsan söyler.
Her anlattığı sonunda,
‘Çalış, iyi, doğru ol’ der.”
Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu şiirde kitabın verdiği öğütleri vurguluyor. Şiirin dili sade ve doğrudandır, çünkü asıl amaç bir mesaj iletmektir. Bu sebeple, şiir didaktik bir şiir olarak değerlendirilmektedir.
Örnek 8: İyi İnsan Olmak – Mehmet Akif Ersoy
“Her işin başı dürüst olmak,
Yalanla insan düşer alçak.
Hak yolda ol, eğrilme sakın,
Adaletten şaşma hiçbir zaman.”
Mehmet Akif Ersoy, bu dizelerde dürüstlüğün önemine vurgu yapmaktadır. Şiirde süslü anlatım yerine sade bir üslup tercih edilmiştir ve okuyucuya ahlaki bir ders verilmektedir. Bu da şiirin didaktik özellikler taşıdığını gösterir.
Örnek 9: Öğüt Veren Şiir – Necip Fazıl Kısakürek
“İnsanoğlu mal peşinde,
Her an koşar her işinde.
Fakat sonunda bir kefen,
Ona kalır bu dünyadan.”
Necip Fazıl, bu dörtlükte insanın mal hırsına kapılmaması gerektiğini öğütlemektedir. Malın ve mülkün geçici olduğunu, geriye sadece bir kefen kaldığını vurgular. Didaktik bir üslupla yazılan bu şiir, okuyucuya ahlaki bir ders verir.
Epik Şiir
Epik şiir, Yunancada “destan” anlamına gelen “epope” sözcüğünden türemiştir. Epik şiir, yani destansı şiir, genellikle savaşlar, kahramanlıklar, yiğitlikler, büyük göçler veya tarihi olayları coşkulu ve güçlü bir anlatımla işleyen şiir türüdür. Bu tür şiirler, okuyucuyu etkileyerek onda bir savaşma arzusu uyandırmayı amaçlar.
Epik şiirler çoğunlukla uzun metinlerdir ve bu türün en iyi örneklerini destanlar oluşturur. Aslında, epik şiirlerin doğuşu da destanlara dayanır. Epik şiirin en dikkat çekici yönlerinden biri, olağanüstü olayları ve kahramanlıkları içeriyor olmasıdır. Bu şiirler, arka planda mutlaka tarihsel bir gerçekliğe dayanır ve toplumsal hafızada iz bırakmış olayları işler.
Tarih boyunca Türk edebiyatında epik şiirin önemli bir yeri olmuştur. Tarihimizdeki zaferlerle dolu savaşlar, bu türün yaygın ve güçlü örneklerinin doğmasına zemin hazırlamıştır. Türk edebiyatında, Oğuz Kağan Destanı’ndan başlayarak günümüze kadar epik şiir geleneği kesintisiz devam etmiştir. Bu gelenek, Divan Edebiyatında kasidelerde, Halk Edebiyatında ise koçaklama, destan ve varsağı gibi türlerde kendini göstermiştir. Günümüz şiirinde ise epik şiir, özellikle “kahramanlık” temasını işleyen şiirlerde ağırlıklı olarak karşımıza çıkar.
Epik şiirin iki farklı türü bulunmaktadır: “Doğal Epik” ve “Yapay Epik.”
1. Doğal Epik:
Doğal epik şiirler, bir halkın yaşamını derinden etkileyen büyük olaylar sonucunda kendiliğinden ortaya çıkan ve sözlü gelenekle nesilden nesile aktarılan destanlardır. Bu tür şiirler, yazının olmadığı dönemlerde ortaya çıkmış ve sonradan yazıya geçirilmiştir.
Örnekler:
İlyada ve Odise (Yunan), Kalevala (Fin), Mahabarata (Hint) gibi destanlar doğal epik şiir örnekleridir.
2. Yapay Epik:
Yapay epik şiirler, bir şairin tarihte yaşanmış yakın dönem olaylarını epik destanlara benzeterek yazdığı şiirlerdir. Bu şiirler, yapay destanlar olarak kabul edilir ve genellikle toplumu derinden etkileyen büyük olayları konu alırlar.
Örnekler:
Tasso’nun “Kurtarılmış Kudüs”, John Milton’un “Kaybolmuş Cennet” ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Üç Şehitler Destanı” bu türün önemli örneklerindendir.
Epik Şiir Örnekleri
Örnek 1:
Fazıl Hüsnü Dağlarca – Üç Şehitler Destanı
“Atıldı, bir Mehmetçik, büyü bozuldu
Bir düşman süngüsüne, göğsünden
Bu şehadetle kayalar yarıldı sanki
Dipçik gürültüsünden”
Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu şiirde bir savaş anını coşkulu bir dille anlatmıştır. Şiirde geçen “Mehmetçik, düşman, dipçik” gibi savaş kavramları, epik şiir özelliklerini yansıtır ve savaş ruhunu canlandırır.
Örnek 2:
Yahya Kemal Beyatlı – Mohaç Destanı
“Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle”
Yahya Kemal’in bu dörtlüğünde Mohaç Meydan Muharebesi, büyük bir coşku ile betimlenmiştir. Şiirdeki kahramanlık ve savaş teması, epik şiir özelliklerini yansıtarak tarihi gerçekliği ön plana çıkarır.
Örnek 3:
Mehmet Akif Ersoy – Çanakkale Şehitlerine
“Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.”
Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale Savaşı’nı olağanüstü bir anlatımla kaleme almış ve bu destansı mücadeleyi yücelterek epik bir üslup kullanmıştır. Şiirde geçen “harp, ordu, donanma” gibi savaşla ilgili sözcükler, epik şiirin belirgin özelliklerini taşımaktadır.
Örnek 4:
Köroğlu – Koçaklama
“Köroğlu’yum medhim merde yeğine
Koç yiğit değişmez cengi düğüne
Sere serpe gider düşman önüne
Ölümü karşılar meydan içinde”
Köroğlu, kahramanlık ve savaş temalı şiirleriyle Halk Edebiyatı’nda önemli bir yere sahiptir. Bu koçaklama türündeki şiirinde geçen “yiğit, cenk, düşman, ölüm” gibi sözcükler, şiirin epik olduğunu gösterir.
Örnek 5:
Orhan Şaik Gökyay – Bu Vatan Kimin?
“Tarihin dilinden düşmez bu destan
Nehirler gazidir, dağlar kahraman
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir”
Bu şiir, vatan sevgisini ve kahramanlık ruhunu coşkulu bir şekilde anlatan epik bir şiir örneğidir. “Gazi, kahraman, vatan, can verme” gibi kelimeler, şiirin kahramanlık temasını vurgulayan epik yapısını ortaya koyar.
Örnek 6:
Arif Nihat Asya – Şehitler Tepesi
“Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!”
Arif Nihat Asya, yiğitlik ve kahramanlık temasını güçlü bir şekilde ele almıştır. “Şehit, kahraman, bayrak” gibi ifadeler şiirin epik bir örnek olduğunu gözler önüne serer.
Örnek 7:
Dadaloğlu – Ferman Padişahın, Dağlar Bizimdir
“Kalktı göç eyledi Avşar elleri,
Ağır ağır giden eller bizimdir.
Arap atlar yakın eder ırağı,
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.”
Dadaloğlu, kahramanlık ve özgürlük temalarını işleyen şiirleriyle bilinir. Bu şiirinde geçen “at, kılıç, mızrak, ferman” gibi kelimeler epik şiirin temel unsurlarını oluşturur.
Örnek 8:
Necmettin Halil Onan – Bir Yolcuya
“Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.”
Bu şiir, vatan savunmasını ve kahramanlık ruhunu destansı bir şekilde ele alarak epik bir anlatım sunmaktadır. Şiirdeki “Mehmed, düşman, kan” gibi sözcükler, epik temanın belirgin göstergeleridir.
Örnek 9:
Arif Nihat Asya – Kalk Yiğidim
“Kalk yiğidim, yine dağ başını duman aldı.
Parçalandı bir kıtanın toprakları;
Aslan payını aslan olmayan aldı..
Kalk yiğidim, yine dağ başını duman aldı…”
Arif Nihat Asya, bu şiirinde kahramanlık ve yiğitçe bir duruşu betimleyerek okuyucuda savaşma arzusu uyandırmayı hedeflemiştir. Bu özellikleriyle şiir epik bir şiir olarak karşımıza çıkmaktadır.
Satirik Şiir
Satirik şiirler, toplumun, bireylerin veya bir olayın aksak yönlerini, alaycı ve eleştirel bir üslupla dile getiren şiir türlerindendir. Bu şiirlerde, eleştirilen konular, çoğunlukla bireylerin kibri, yöneticilerin beceriksizlikleri ya da toplumsal inançların eksik yönleridir. Satirik şiirler, hem düşündüren hem de güldüren bir yapıya sahiptir ve bu şiir türünde alaycı bir dil kullanılır.
Satirik şiirlerin en belirgin özelliklerinden biri, eleştiriyi doğrudan ve net bir şekilde sunmalarıdır. Bazı edebiyat eleştirmenleri, satirik şiirleri öğretici şiirler kategorisinde değerlendirmeye bile yatkındır, çünkü bu tür şiirler genellikle toplumsal bir ders verme amacı güder. Ancak, eleştirel yapısı ve keskin üslubu nedeniyle satirik şiirler ayrı bir şiir türü olarak kabul edilir.
Türk edebiyatında, halk edebiyatında “taşlama”, divan edebiyatında “hicviye”, çağdaş edebiyatta ise “yergi” olarak bilinir. Bu terimlerin her biri, satirik şiirlerin farklı dönemlerdeki adlandırmalarını yansıtır.
Türk edebiyatında bu tarzda eser veren önemli isimler arasında Nef’i, Şeyhi, Bağdatlı Ruhi, Neyzen Tevfik, Ziya Paşa, Orhan Veli gibi şairler bulunmaktadır. Bu şairler, dönemlerinin aksaklıklarını iğneleyici bir üslupla dile getirerek toplum üzerinde etkili olmuşlardır.
Satirik Şiir Örnekleri
Örnek 1: Han-ı Yağma – Tevfik Fikret
“Bu sofracık efendiler ki yenmek üzere tam hazır,
Huzurunuzda titriyor- şu milletin hayatıdır;
Şu milletin ki mustarip ve ölmeden ağır ağır
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır
Yiyin, efendiler, yiyin bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Tevfik Fikret’in bu şiirinde dönemin yöneticilerine sert bir eleştiri getirilmiştir. Şair, “Yiyin, efendiler, yiyin bu han-ı iştiha sizin” dizeleriyle yöneticilerin halkı sömürdüğünü vurgulayarak, şiiri alaycı ve sert bir dille kaleme almıştır. Bu şiir, satirik şiirin güçlü bir örneğidir.
Örnek 2: İnsan Beğenmez – Kazak Abdal
“Ormanda büyüyen adam azgını,
Çarşıda, pazarda insan beğenmez.
Medrese kaçkını, softa bozgunu
Selâm vermek için kesan beğenmez…”
Kazak Abdal, bu şiirde toplumsal sınıfların kendini beğenmiş tavırlarını eleştirmektedir. Şair, “sonradan görme” kişileri eleştirirken, sert ve alaycı bir dil kullanarak toplumsal aksaklıkları ön plana çıkarmıştır. Bu şiir, yergi şiiri türüne mükemmel bir örnek teşkil eder.
Örnek 3: Kuyruklu Şiir – Orhan Veli Kanık
“Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimki arslan ağzında,
Sen aşk rüyası görürsün, bense kemik.”
Orhan Veli’nin bu şiirinde, toplumsal sınıflar arasındaki farklılıklar alaycı bir üslupla ele alınmıştır. Şair, iki farklı yaşam biçimini karşılaştırarak eleştirisini doğrudan ve ironik bir dille sunmuştur.
Örnek 4: Köy Sallanır – Âşık Kul Mahmut
“Köy sallanır güldüğünde
Cin çarpılır değdiğinde
Beleş sofra gördüğünde
Yumuluyor ölmüş gibi.”
Bu dörtlükte şair, insanların beleş sofralara olan ilgisini alaycı bir dille eleştirmektedir. Toplumun bu zayıf yönü, sert bir eleştiriyle ortaya konmuştur ve şiirin satirik bir yapıda olduğunu göstermektedir.
Örnek 5: Kime Sordumsa Seni – Neyzen Tevfik
“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, simdi o mebus dediler!”
Neyzen Tevfik, şiirinde bir milletvekilini alaycı bir üslupla eleştirmektedir. “Alçak, hırsız, deyyus” gibi sert ifadeler, şairin eleştirisinin ciddiyetini gösterir ve şiirin satirik yapısını vurgular.
Örnek 6: Köyümün Malı Ganimet – Âşık Akçay
“Köyümün malı ganimet
Çalan diyor velinimet
Han hırsızlara emanet
Bak şu işe muhtar emmi.”
Bu şiirde, köydeki hırsızlık olayları alaycı bir dille ele alınmıştır. Şair, köydeki insanların zaaflarını eleştirerek, toplumsal aksaklıkları gözler önüne sermiştir. Şiir, bu özelliğiyle satirik şiir türüne girer.
Örnek 7: Söylersin de Söz İçinde – Pir Sultan Abdal
“Söylersin de söz içinde şaşmazsın
Helâli haramı yersin seçmezsin
Nasibin kesilir de sular içmezsin
Akar çaylar senin olsa ne fayda.”
Pir Sultan Abdal, bu şiirinde bir kişiyi iğneleyici bir üslupla eleştirmektedir. Helal ve haram kavramları üzerinden toplumsal bir eleştiri sunan şair, sade bir dille güçlü bir mesaj vermektedir.
Örnek 8: Bir Arzuhal Yazsan – Yahya Kemal Beyatlı
“Bir arzuhal yazsan makama varsan
Ağlasan derdini davanı sorsan
Ağır hasta olsan hekime varsan
Yarana bir ilaç sürmez parasız.”
Yahya Kemal, bu şiirinde rüşvetin yaygın olduğu bir dönemi eleştirmektedir. Rüşvet olgusu, şairin alaycı üslubuyla şiire damgasını vurmuş ve şiir satirik bir yapıya bürünmüştür.
Örnek 9: Benim Bu Gidişe Aklım Ermiyor – Serdari
“Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim.”
Serdari, bu şiirinde toplumun içler acısı halini sert bir dille eleştirmektedir. Şiirde yer alan eleştiriler, satirik şiirin özelliklerini taşır.