Şathiye Kavramının Kökeni ve Tanımı
Şathiye terimi, kökenini Arapça şath kelimesinden alır. Bu sözcüğün anlamı ise “alaycı konuşma” şeklindedir. Şathiye, Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı içerisinde yer alan, aslında derin felsefi meseleleri ele alan şiir türlerine verilen isimdir.
Bu şiirlerde, inançlarla ilgili konular eğlenceli ve alaycı bir üslupla dile getirilir. Tekke Edebiyatı şairlerinin bazı şathiyeleri, zaman zaman halk arasında tepkiyle karşılanmıştır; çünkü bu şiirler, yüzeyde dini hassasiyetlerle çelişen ifadeler içerir. Ancak bu alaycı görünen ifadeler derinlemesine incelendiğinde, şairin tasavvufa dair kavramları sembolik olarak işlediği anlaşılır. Kaygusuz Abdal, bu türün en seçkin örneklerini sunmuş bir şairdir. Aynı şekilde, Yunus Emre de bu türde önemli eserler kaleme almıştır.
Şathiye Türünün Özellikleri
- Şathiyeler, Allah ile esprili bir tarzda yazılan şiirlerdir.
- Özellikle Alevi-Bektaşi şairleri tarafından sıkça tercih edilmiştir.
- Şiirlerde genellikle Allah’ın cemal sıfatına vurgu yapılır.
- Allah’ın cezalandırıcı yönüne odaklanıldığı gibi, asıl amaç bağışlayıcı tarafının öne çıkarılmasıdır.
- Şathiyeler çözümlendiğinde, derin anlamlar ve felsefi düşünceler içerdiği görülür.
- Bu şiir türü, nefes olarak bilinen şiirlerin bir alt türü olarak kabul edilir.
- Tasavvufi konuları işleyen şathiyelere şathiyat-ı sûfiyâne denir.
- Alaycı üslupla Allah’a yönelik yazılan bazı şathiyeler, halk tarafından küfür olarak nitelendirilmiştir.
Kaygusuz Abdal ve Yunus Emre’nin Şathiyeleri
Tasavvufi halk edebiyatında, Kaygusuz Abdal en dikkat çeken şathiye şairlerinden biridir. Şiirlerinde kullandığı alaycı dil, aslında Allah’a duyduğu aşk ve ona olan yakınlığın bir ifadesidir. Diğer yandan, Yunus Emre de derin anlamlar barındıran şathiyeler yazmış, fakat onun şiirleri daha çok halk arasında sevgiyle karşılanmıştır. Bu iki şairin eserleri, şathiye türünün en etkileyici örnekleri arasında yer alır.
Şathiye, Türk Edebiyatı’nda özellikle Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı içinde yer alan, genellikle inanç ve dini konuları alaycı ve esprili bir üslupla ele alan şiir türüdür. Bu türün temel özelliği, dışarıdan bakıldığında ciddi olmayan ve hatta dini hassasiyetlerle çelişen ifadelerle yazılmasıdır. Ancak bu alaycı ve ironik söylem, derinlemesine incelendiğinde tasavvufi kavramlara ve felsefi meselelere işaret eden sembolik bir yapıya sahiptir.
Şathiyelerdeki alaycı üslup, genellikle Allah’a ya da kutsal değerlere yönelikmiş gibi görünse de, aslında şairlerin tasavvufi deneyimlerini ve Allah’a olan yakınlıklarını ifade etme biçimidir. Kaygusuz Abdal ve Yunus Emre gibi önemli şairler, bu türün seçkin örneklerini vermiştir. Şiirlerde Allah’ın cezalandırıcı özelliklerinden bahsedilse de, bu ifadelerin altında genellikle bağışlayıcı ve sevgi dolu yanına vurgu yapılır.
Şathiye türü, özellikle Alevi-Bektaşi ozanları arasında yaygın olup, tasavvuf felsefesinin inceliklerini alaycı bir dille işleyerek, okuyucuyu derin düşüncelere sevk etmeyi amaçlar.
Şathiye Türüyle İlgili Örnekler
Örnek
1
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Âlim okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Garib kulun yaratmışsın
Derde mihnete katmışsın
Anı âleme atmışsın
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz Abdal
yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı
Kaygusuz Abdal
Örnek
2
Çıktım erik
dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
Uğruluk yaptı
bana
Bühtan eyledim ona
Çerçi de geldi aydır
Hani aldın gözgünü
Kerpiç koydum
kazana
Poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana
Bandım verdim özünü
İplik verdim
cullaha
Sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar
Gelsin alsın bezini
Bir serçenin
kanadın
Kırk katıra yüklettim
Çift dahi çekemedi
Şöyle kaldı kazını
Bir sinek bir
kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu
Bir küt ile
güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü
Kafdağı’ndan
bir taşı
Şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü
Bozayazdı yüzümü
Balık kavağa
çıkmış
Zift turşusun yemeğe
Leylek koduk doğurmuş
Baka şunun sözünü
Gözsüze
fısıldadım
Sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler
Dilimdeki sözümü
Bir öküz
boğazladım
Kakladım sere kodum
Öküz ıssı geldi der
Boğazladım kazımı
Bundan da kurtulmadım
Nideyim bilemedim
Bir çerçi de geldi der
Kanı aldın gözgümü
Tosbağaya
sataştım
Gözsüz sepek yoldaşı
Sordum sefer nereye
Kayseri’ye âzimi
Yunus birr söz
söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ’na yüzünü
Yunus Emre