Bir zamanlar, uzak bir ülkede güzellikleri ile tanınan bir prenses yaşarmış. Adı Pamuk Prenses’ti. Pamuk Prenses’in annesi, ona bu ismi doğduğunda vermiş. Pamuk Prenses, annesinin vefatından sonra üvey annesiyle yaşamaya başlamıştı. Üvey annesi, kendisi gibi güzel bir kadındı fakat çok kibirliydi ve sihirli bir aynaya sahipti. Her gün aynaya bakar ve “Ayna ayna söyle bana, benden daha güzeli var mı dünyada?” diye sorardı. Sihirli ayna ise ona her seferinde Pamuk Prenses’in daha güzel olduğunu söylerdi. Bu durum, üvey annenin kıskançlığını artırıyordu.
Bir gün ayna, üvey annesinin sinirini bozdu. Üvey anne, kıskançlıkla dolup taşarken, Pamuk Prenses’in ondan daha güzel olduğunu kabul edemedi. Bu yüzden ondan kurtulmaya karar verdi. Bir avcı tutarak Pamuk Prenses’i ormana götürmesini ve onu öldürmesini istedi. Avcı, Pamuk Prenses’i ormana götürdü fakat onu öldürmeye gönlü elvermedi. Pamuk Prenses’i serbest bırakarak eve döndü ve üvey annesine yalan söyledi.
Pamuk Prenses ormanda kaybolmuştu. Geceyi ormanda geçirdikten sonra, yorgunluktan bitkin düşmüş bir halde uyuyakaldı. Sabah uyandığında, kendisini yedi cücenin evinin önünde buldu. Cüceler, Pamuk Prenses’e evlerinde kalmasına izin verdiler. Pamuk Prenses, cücelerin evinde yaşamaya başladı ve onlara yardım etti.
Bir gün, sihirli ayna üvey annesine Pamuk Prenses’in hala yaşadığını ve yedi cüceyle birlikte olduğunu söyledi. Üvey anne, Pamuk Prenses’i zehirli bir elma ile öldürmeye karar verdi. Bir cadı kılığında Pamuk Prenses’in karşısına çıktı ve ona zehirli elmayı verdi. Pamuk Prenses, elmayı yediğinde derhal bayıldı.
Cüceler, Pamuk Prenses’i ölüme terk etmek istemediler. Onu özel bir tabutta kristal içine yerleştirdilerler. Bir gün, bir prens gelip Pamuk Prenses’i gördü ve ona aşık oldu. Prens, Pamuk Prenses’in öldüğünü sanarak onu öpmesi üzerine Pamuk Prenses uyandı. Prens ve Pamuk Prenses mutlu bir şekilde evlendiler ve birlikte yaşadılar. Bu masal, kibir ve kötülüğün sonunda iyiliğin ve sevginin kazandığını gösteriyor.