Bir varmış, bir yokmuş, ormanın derinliklerinde kudretiyle nam salmış, güçlü bir aslan yaşarmış. Yıllarca ormanın kralı olarak hüküm sürmüş, bütün hayvanlar ondan korkar ve ona saygı duyarmış. Ancak zaman kimseyi esirgemezmiş; aslan da yıllar geçtikçe yaşlanmış, gücü tükenmiş, kükremeleri eski kudretini kaybetmiş. Gün gelmiş, kocamış aslan hastalanıp yataklara düşmüş, eski ihtişamından eser kalmamış.
Artık kimse ondan korkmaz olmuş, eskiden titreyen hayvanlar şimdi aslanın yanına gelip onunla alay ediyorlarmış. Bir at gelmiş, hiç çekinmeden böğrüne bir çifte savurmuş. Kurt gelmiş, aslanın kolunu ısırmış. Öküz ise boynuzlarıyla saldırmış. Zavallı aslan, bu eziyet karşısında mahzun bir şekilde yatıyormuş, ne karşılık verecek gücü kalmış ne de kükremeye mecali.
Sonra, en kötüsü gelmiş. Bir eşek, aslanın yanına yaklaşmış, ona da vurmak için ayaklarını kaldırmış. İşte o an, aslan bütün gücünü toplayarak ayağa kalkmış ve eşeğe dönerek:
“Ölmekten korkmuyorum,” demiş, “ama bir eşekten tekme yemek ölümden bile beter olur!”
Masaldan çıkarılacak ders: Hayatta bazen zorluklar ve hak etmediğimiz acılarla karşılaşabiliriz, ama onur her şeyden önce gelir. Gücümüzü kaybetsek bile, onur ve saygı kaybı en ağır yaradır. Gerçek değer, başkalarının bize olan saygısında gizlidir, bunu kaybetmemek için mücadele etmeliyiz.