Size modern zamanların bir Keloğlan masalını anlatacağız.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde, akıllı ve cesur Keloğlan yaşarmış. Keloğlan’ın annesiyle birlikte yaşadığı küçük bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirine yardım eder, komşuluk ilişkileri çok güçlüymüş. Ancak köyde, ticaretin döndüğü büyük bir pazar yeri de varmış. Pazarda, dürüst esnaflar kadar, kazıkçı esnaflar da varmış.
Bir gün Keloğlan, annesinin ihtiyaçlarını almak için pazara gitmeye karar vermiş. Annesi ona, “Oğlum, dürüst ol, pazarlık yap ama hileye başvurma. Büyüklerin dediği gibi, ‘Alışverişte dürüstlük, insanı yüceltir.’ Unutma ki, Hz. Muhammed (sav) ‘Ticaretle uğraşan, doğru sözlü ve güvenilir kimseler, kıyamet günü peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle birlikte haşrolunacaklar’ buyurmuştur.” demiş.
Keloğlan, annesinin bu öğütlerini kulağına küpe yaparak yola koyulmuş. Pazara vardığında, her taraf cıvıl cıvıl, insanlar alıp satıyormuş. İlk durağı manav tezgahı olmuş. Tezgahın başında duran adam, biraz sinsi bir bakışa sahipmiş ve fiyatları çok yüksekmiş.
Keloğlan bir elma almak istemiş. “Bu elma kaç para?” diye sormuş Keloğlan.
Manav, “Bu elma bir altın,” demiş.
Keloğlan şaşırmış, çünkü normalde bu elmanın değeri sadece birkaç bakır kuruşmuş. “Bu çok fazla, başka yerde daha ucuza bulabilirim,” demiş ve manavın yanından ayrılmış.
Biraz ileride, tüccarların kurduğu büyük bir dükkan görmüş. Dükkanın sahibi, zenginliği ile bilinen ancak kazıkçı olarak ün salmış Hacı Ali’ymiş. Keloğlan, annesi için biraz un almak istemiş ve Hacı Ali’ye sormuş, “Bir çuval un kaç para?”
Hacı Ali gülümseyerek, “Bu özel un, tam üç altın,” demiş.
Keloğlan, bu fiyatın da çok yüksek olduğunu anlamış ve Hacı Ali’ye dönerek, “Hacı Ali, böyle yapman doğru değil. Unun gerçek değeri bu kadar yüksek olamaz. Büyüklerin dediği gibi, ‘Hak yiyen, huzur bulmaz.’ Ticaret yaparken dürüst olmalısın,” demiş.
Hacı Ali alaycı bir şekilde gülmüş, “Sen kimsin ki bana ticareti öğreteceksin? Git işine!”
Keloğlan, Hacı Ali’nin tavrı karşısında sinirlenmiş ama sakinliğini koruyarak pazardaki diğer esnaflara doğru ilerlemiş. Pazarda dolaşırken, yaşlı bir kadınla karşılaşmış. Kadın, Keloğlan’ın durgun yüzünü görünce ona ne olduğunu sormuş.
Keloğlan, “Pazara geldim ama fiyatlar çok yüksek. Herkes aldatılmaktan korkuyor,” demiş.
Yaşlı kadın, bilgece bir gülümsemeyle, “Oğlum, hakikat her zaman galip gelir. Hz. Ali’nin bir sözü vardır: ‘Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.’ Sen doğru olanı yap, Allah da seni doğru yolda tutar,” demiş.
Keloğlan, yaşlı kadının sözlerinden cesaret alarak, pazarın ortasına çıkmış ve yüksek sesle, “Ey köylüler! Dürüst ticaret yapmayan bu esnaflardan alışveriş yapmayın. Hile ve aldatma ile kazandıkları para helal değildir. Herkes dürüstlükle çalışsın ve gerçek değerinde satsın ki, bereket gelsin!” demiş.
Bu sözler pazarda yankılanmış ve herkes Keloğlan’a kulak vermiş. Bir süre sonra, dürüst esnaflar kazıkçı esnaflara karşı çıkmaya başlamışlar. Hacı Ali ve manav gibi kazıkçı esnaflar, halkın tepkisinden korkup fiyatlarını düşürmek zorunda kalmışlar.
Keloğlan, annesinin ihtiyaçlarını dürüst esnaflardan gerçek değerinde alarak eve dönmüş. Annesi, oğlunun başarısını duyunca gururla Keloğlan’a sarılmış. “Oğlum, seninle gurur duyuyorum. Dürüstlük her zaman kazandırır. Allah da seni korur ve yolunu açık eder.”
Keloğlan ve annesi, bu olaydan sonra köyde daha da sevilmişler ve herkes onlara güvenmiş. Keloğlan’ın cesareti ve dürüstlüğü, köyde ticaretin daha adil ve güvenilir olmasını sağlamış.
Ve böylece, Keloğlan’ın hikayesi, dürüstlük ve adaletin her zaman galip geleceğini bir kez daha göstermiş.
**Son.**