Fâtıma
فاطمة
Ümmü’l-Haseneyn Fâtıma bint Muhammed ez-Zehrâ (ö. 11/632), Hz. Peygamber’in soyunu devam ettiren kızı olarak bilinir. Fâtıma, İslam tarihinin en önemli figürlerinden biridir ve Ehl-i Beyt’in beş rüknünden biri olarak anılmaktadır.
Hayatı ve Çocukluğu
Fâtıma, bi‘setten yaklaşık bir yıl önce, yani miladi 609 yılında Mekke’de doğmuştur. Bazı tarihçilere göre, Kureyş’in Kâbe’yi yeniden inşası sırasında doğduğu kaydedilmektedir. Hz. Âişe’ye göre, Fâtıma beş yaş kadar büyük olabileceği için, bu görüş ağırlık kazanmıştır. Öz kardeşleri Zeyneb ve Rukıyye’den küçük, Ümmü Külsûm’den büyük olduğu belirtilse de, genellikle Hz. Peygamber’in en küçük kızı olduğu kabul edilmektedir. Künyesi “Ümmü Ebîhâ”dır; bu isim, babası tarafından ona olan sevgisinin bir yansımasıdır. Lakabı “Zehrâ” (beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın) ile “Betûl” (iffetli ve namuslu kadın) olarak anılmaktadır.
Fâtıma’nın çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili bilgiler sınırlıdır. Bir hadis, Kâbe’de namaz kılarken babasının üzerine bir devenin döl yatağının atılması sırasında Fâtıma’nın koşarak babasını temizlemesini anlatır. Bu olay, onun güçlü bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir.
Evliliği ve Aile Hayatı
Fâtıma, on beş yaşına geldiğinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi önemli şahsiyetlerin evlenme tekliflerine maruz kalmış, fakat Resûl-i Ekrem bu teklifleri kabul etmemiştir. Ardından Hz. Ali, Fâtıma’ya talip olmuş ve bu talep Resûlullah tarafından onaylanmıştır. Hz. Ali, fakir bir genç olduğundan, düğün için 450 dirhem gümüş ile bir mehir vermiştir. Fâtıma’nın çeyizi ise sade bir şekilde hazırlanmıştır.
Evliliklerinden sonra Fâtıma, Hz. Ali ile birlikte birçok çocuk sahibi olmuştur. İlk çocuğu Hasan, ikinci çocuğu ise Hüseyin’dir. Ayrıca, Muhassin, Ümmü Külsûm ve Zeyneb de bu aileye katılmıştır. İlk yıllarında bazı küçük anlaşmazlıklar yaşamışlar, fakat Resûlullah’ın müdahalesiyle bu sorunlar çözülmüştür.
Savaşlar ve Fedakarlıkları
Fâtıma, Uhud Gazvesi’nde gazilere yiyecek ve su taşıyarak onlara destek olmuştur. Aynı zamanda yaralıları tedavi etmiş, Hz. Peygamber’in yaralarını temizlemeye çalışmıştır. Resûl-i Ekrem, Fâtıma’nın cesaret ve fedakarlıklarını her zaman takdir etmiştir.
Vefatı ve Mirası
Hz. Fâtıma, Hz. Peygamber’in vefatından beş buçuk ay sonra, 3 Ramazan 11 (22 Kasım 632) tarihinde hayata veda etmiştir. Ölümünden önce, Resûlullah’ın mirasından pay almak için Halife Ebû Bekir’e başvurmuş, ancak aldığı cevap nedeniyle bu talepten vazgeçmiştir. Fâtıma, babasının vefatından sonra derin bir acı yaşamış ve günlerce gözyaşı dökmüştür.
Fâtıma, Resûlullah’ın vefatından sonra birçok hadis rivayet etmiştir ve Kütüb-i Sitte’de yer alan hadislerin tamamı onun mirasından gelmektedir. Hz. Fâtıma, İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir ve özellikle Şii kaynaklarında çokça yer bulmuştur. Fâtımîler, onun soyundan geldiklerini iddia ederek kendilerine bu adı vermişlerdir.
Hz. Fâtıma, hem İslam tarihinde hem de kültürel bağlamda önemli bir figürdür. Babası Hz. Muhammed’in eğitimini alarak, onun değerlerini ve öğretilerini yaşatmıştır. Fâtıma, ailesi ve toplumuna olan katkılarıyla her zaman hatırlanacak bir isim olmuştur.