Fuzuli 16. Yüzyılın Zirve Şairi Kimdir?

Hayatı ve Eğitimi

Fuzuli, 16. yüzyıl Divan Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Asıl adı Mehmet olan Fuzuli’nin doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Kerbela’da dünyaya geldiği düşünülmektedir. Hayatının büyük bölümünü Hille, Kerbela, Necef ve Bağdat arasında geçirmiştir. Kerbela’da aldığı eğitimle birlikte Arapça ve Farsça dillerini derinlemesine öğrenmiş ve bu bilgi birikimi, eserlerine yansımıştır. Ancak hayatı, yoksulluk ve talihsizliklerle doludur; bu zorluklar onu derinden etkilemiş ve sanatına ilham vermiştir.

Fuzuli, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1534’te Bağdat’ı fethetmesinden sonra padişaha kasideler sunarak dikkat çekmiş, bu eserleri sayesinde dokuz akçelik bir maaşla ödüllendirilmiştir. Ancak bu miktarı az bulup kabul etmemiş ve ünlü mektubu Şikâyetname’yi kaleme almıştır. Bu dönemde Taşlıcalı Yahya Bey ve Hayali Bey ile de tanışmıştır. 1556 yılında çıkan bir taun salgınında Kerbela’da hayatını kaybeden Fuzuli, Hz. Hüseyin’in türbesinin karşısına defnedilmiştir.

Edebi Kişiliği

Fuzuli, mahlası “boş” veya “gereksiz” anlamına gelen bir isimle tanınmakta ve Divan Edebiyatı’nın en lirik şairi olarak kabul edilmektedir. Derin bir bilgi birikimi ve yoğun duygusal derinlik, onu sürekli yazmaya teşvik etmiştir; bu da şaheser niteliğinde eserler yaratmasına olanak sağlamıştır. Şiirlerinde barındırdığı derin anlamlar, ilk bakışta basit görünen kelimelerin ardında yatan çok katmanlı düşünceleri yansıtır. Fuzuli’nin eserlerini anlamak için belirli bir bilgi ve birikim gerekmektedir.

Aşk temasını, özellikle platonik aşkı, farklı yönleriyle ele alan Fuzuli, aşkın acısını duyumsarken bile bu durumdan haz aldığını ifade etmiştir. Bu aşk, maddi ve dünyevi bir aşkın ötesinde, ilahi bir boyuta ulaşmaktadır. Bunun en güzel örneği, Leyla ile Mecnun mesnevisinde gözlemlenebilir. Aşk acısından asla şikayet etmeyen Fuzuli, aşkı sürekli hüzün, keder ve ıstırap ile ilişkilendirmiştir. Acı çekmekten hoşlandığı için kavuşmayı arzulamamış ve acıların insanı olgunlaştırdığına inanmıştır. Bu nedenle, o bir aşk ve ıstırap şairi olarak anılmaktadır.

Fuzuli, şiirin bir bilim olduğuna inanmakta ve “İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar yıkılıp gider.” diyerek sanatının temelini vurgulamaktadır. Lirik şiirde öncü sayılan Fuzuli, dünya edebiyatı düzeyinde klasik eserler üretmiştir. Şiirlerinde tasavvuf düşüncesine de önemli bir yer vermekte, var olan her şeyin Allah’ın bir yansıması olduğuna inanmaktadır. Tasavvuf, onun eserlerinde bir gaye değil, derinliklerde gizli bir öğe olarak karşımıza çıkmaktadır.

Fuzuli’nin eserleri, çoğunlukla Azeri Türkçesi ile yazılmış olup, dönemine göre sade bir dille kaleme alınmıştır. İçten ve samimi bir anlatım tarzı, onun lirik üslubunu ön plana çıkarır. 16. yüzyıldaki Bağdat’ın konuşma dili, eserlerinde belirgin bir şekilde yer bulmaktadır. Şiirlerinde en sık kullandığı nazım biçimleri gazel ve kasidedir. “Su Kasidesi”, naat türünde Türkçe yazılmış önemli bir eseridir.

Fuzuli’nin üç divanı bulunmaktadır: Türkçe, Farsça ve Arapça. Yaşadığı dönemde sanat ve bilim dili olarak Arapça ve Farsça öne çıkmasına rağmen, Türkçe ile de mükemmel şiirler yazılabileceğini kanıtlamıştır. Manzum ve mensur birçok eseri bulunan Fuzuli, hem kendi döneminde hem de sonrasındaki şairler üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Halk ve Divan Edebiyatı şairlerini en çok etkileyen sanatçılardan biri olarak, pek çok şair Fuzuli’nin şiirlerine nazireler yazmıştır.

Eserleri

  • Divan: Fuzuli’nin Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç ayrı divanı bulunmaktadır.
  • Leyla ile Mecnun: 3096 beyitten oluşan bu eser, Fuzuli’ye asıl şöhretini kazandırmış ve kendisinden önce yazılmış bütün mesnevilerden en güzel olarak kabul edilmiştir. Sevgiliden ayrılmanın verdiği acı, beşeri aşktan ilahi aşka geçişi anlatır ve mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır; 30’dan fazla kez basılmış ve hemen hemen tüm dünya dillerine çevrilmiştir.
  • Şikâyetname: Hiciv türünde önemli bir örnektir. Maaşını alamadığı için Kanuni’nin nişancısı Celalzade Mustafa Paşa‘ya yazdığı bir mektup niteliğindeki eserde, devlet dairelerindeki rüşvet, hırsızlık ve sahtekarlıkları eleştirmiştir. Nükteli anlatımın ön planda olduğu bu eserde ağır ve sanatlı bir dil kullanılmıştır.
  • Hadikatü’s Süeda: “Mutluluğa erenlerin bahçesi” anlamına gelen bu eser, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesi olayını anlatmaktadır.
  • Bengü Bade: Mesnevi tarzında yazılan bu eseri Şah İsmail‘e sunmuştur. Eser, şarap ve esrar arasında geçen tartışmalarla sembolik bir anlatım sergilemektedir.
  • Heft Cam: “Saki-name” olarak da bilinen bu eser, Fuzuli’nin alegorik bir dille kaleme aldığı mistik bir Farsça mesnevidir. Eser, şarap sarhoşluğunun aşka benzetilmesiyle 327 beyitten oluşmaktadır.
  • Sıhhatü Maraz: Fuzuli’nin tıp bilgilerini içerdiği mensur (düzyazı) tarzda kaleme alınmış bir eserdir. Paris, Londra ve İstanbul kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunmaktadır.
  • Rindü Zahid: Fuzuli’nin mensur tarzda yazdığı bu eser, rintlik ve zahitliğin aşırı yönlerini eleştirmekte ve baba-oğul arasında geçen konuşmalarla ideal insan tipini oluşturmaya çalışmaktadır.

Sonuç

Fuzuli, eserleri ve üslubuyla 16. yüzyıl edebiyatına damgasını vurmuş bir sanatçıdır. Derin ve çok katmanlı şiirleri, hem kendi döneminde hem de sonrasında pek çok şair üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Onun lirik anlatımı, edebiyat tarihinde önemli bir yer edinmiş ve Türk şiirinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Anahtar Kelimeler: Fuzuli, 16. yüzyıl, Divan Edebiyatı, Leyla ile Mecnun, Şikâyetname, tasavvuf, Azeri Türkçesi, gazel, kaside, lirik şiir.

Yorum yapın