Edat (İlgeç) ve Kullanım Alanları
Edat (İlgeç): Tek başına anlam ifade etmeyen, ancak farklı sözcük veya sözcük grupları arasında anlam ilişkisi kurarak cümleye belirli bir anlam katan sözcüklerdir. Edatlar, kendi başlarına anlam taşımazlar ve cümlede bulunmaları cümlenin anlamını etkiler. Edat cümleden çıkarıldığında, genellikle cümlenin anlamı bozulur veya değişir.
İŞLEVLERİNE GÖRE EDATLAR:
- İLE: “İle” edatı, cümlede araç, birliktelik, durum ve neden gibi anlam ilişkilerini ifade eder. Ayrıca, kendisinden önceki sözcüğe bitişik olarak da yazılabilir.
- Köye araba ile gittik. → Burada “ile” edatı, cümleye araç ilgisi katmıştır.
- Köye arabayla gittik.
- Eve arkadaşı ile döndü. → Burada “ile” edatı, cümleye birliktelik ilgisi katmıştır.
- Eve arkadaşıyla döndü.
- Çocuklara sevgi ile yaklaşmalıyız. → Burada “ile” edatı, cümleye durum ilgisi katmıştır.
- Çocuklara sevgiyle yaklaşmalıyız.
- Kaybolmak korkusu ile ilerliyordu. → Burada “ile” edatı, cümleye neden ilgisi katmıştır.
- Kaybolmak korkusuyla ilerliyordu.
Not: “İle” hem edat hem de bağlaç olarak kullanılabilir. Eğer “ile” cümleden çıkarıldığında anlamda bir değişiklik olmazsa, “ile” bağlaç görevindedir. Ancak anlam değişikliği meydana gelirse, “ile” edat olarak kullanılır.
- Okula yeni çantası ile gitti. → “İle” burada edat olarak kullanılmıştır.
- Annesi ile babası pazara gitti. → “İle” burada bağlaç olarak kullanılmıştır.
- Köye araba ile gittik. → Burada “ile” edatı, cümleye araç ilgisi katmıştır.
- YALNIZ, ANCAK, BİR, TEK: Bu sözcükler, cümlede “sadece” anlamında kullanıldığında edat görevindedir.
- Sınıfta yalnız üç öğrenci kaldı. → Sınıfta sadece üç öğrenci kaldı.
- Bu soruyu ancak sen çözersin. → Bu soruyu sadece sen çözersin.
- Bir sen yoktun aramızda. → Sadece sen yoktun aramızda.
- Elimizde tek bu araba kaldı. → Elimizde sadece bu araba kaldı.
Not: “Yalnız” ve “ancak” sözcükleri, cümlede “fakat” veya “ama” anlamında kullanıldığında edat değil, bağlaç olarak görev yapar.
- Çok çalıştı ancak başarılı olamadı. → Çok çalıştı fakat başarılı olamadı. (bağlaç)
- Dışarı çıkabilirsin; yalnız geç kalma! → Dışarı çıkabilirsin; ama geç kalma! (bağlaç)
- GİBİ: “Gibi” edatı, cümleye “benzetme, tahmin, hemen, o anda” anlamları katar.
- Pamuk gibi elleri var. (benzetme)
- Çantasını bıraktığı gibi gitti. (hemen, o anda)
- Yağmur yağacak gibi. (tahmin)
- İÇİN: “İçin” edatı, cümleye “amaç, neden, uğruna, hakkında, karşılığında, zaman, görelik” anlamlarını katar.
- Üşümemek için sıkı giyindi. (amaç)
- Hastalandığı için ilaç içti. (neden)
- Senin için canımı veririm. (uğruna)
- Onun için iyi şeyler söylediler. (hakkında)
- Kitaplar için ne istiyorsun? (karşılığında)
- Bir hafta için gelmişler. (zaman)
- Senin için fark eder mi? (görelik)
- DEĞİL: “Değil” edatı, cümleye “olumsuzluk” anlamı katar.
- Sorular çok zor değilmiş. (olumsuzluk)
- Ne dediğini hâlâ anlamış değilim. (olumsuzluk)
- Mİ: “Mi” soru edatı olarak kullanılır ve cümleye “soru, hayret, olumsuzluk, pekiştirme, koşul” anlamları katar.
- Misafirler geldi mi? (soru)
- Bunları ben mi söylemişim! (hayret)
- Bu soğukta gezilir mi? (olumsuzluk)
- Güzel mi güzel bir tatil köyüne gittik. (pekiştirme)
- Havalar ısındı mı yaylaya çıkarız. (koşul)