Divan Şiiri ve Genel Özellikleri
Divan şiiri, ilk izlerini 13. yüzyılda göstermeye başlamış ve 19. yüzyılın ikinci yarısında etkisini yitirmiştir. Bu edebi akımın kurucusu Hoca Dehhani olarak kabul edilir; o, Anadolu topraklarında din dışı temalarda şiir yazan ilk şairdir. Kuralcı bir yapı olan Divan Edebiyatı’nda, şiirin konu, tema, biçim ve sınırları önceden belirlenmiştir. Aşk, şarap, sevgili ve ilahi aşk, en çok işlenen temalar arasındadır.
Divan şiiri, soyut konuları ele alırken, günlük yaşamı doğrudan yansıtan somut meselelere pek yer vermez. Dinî bir etkisi olduğundan, tasavvufî temalar sıkça işlenir. Aşk ise en yaygın konulardan biridir ve genellikle platonik bir biçimde, vefasız ve acımasız bir sevgili ile betimlenir. Şairler, dünya hayatının geçiciliği, kaderin zorlukları ve zamanın aldatıcılığı üzerine yakınmalarını sıkça dile getirirler.
Bu edebi türde “sanat için sanat” anlayışı hâkimdir ve yaşamdan kopuk bir estetik anlayışı benimsendiği için hayal gücü, gerçek yaşamın önüne geçer. Şiirler, “münacaat,” “tevhit,” “naat,” “methiye,” “hicviye,” “mersiye” gibi farklı türlere ayrılır.
Divan şiirinin nazım birimi beyttir; bunun yanında bent ve dörtlük biçimleri de kullanılmaktadır. Şiirlerde Arap şiirinden, Fars şiirine ve oradan Türk şiirine geçiş yapan aruz ölçüsü, hâkim ölçü olarak kabul edilir. Ancak zaman zaman hece ölçüsü de kullanılmıştır. Âşık Paşa, Nedim ve Şeyh Galip gibi şairler hece ölçüsüyle de eser vermişlerdir.
Dil, genellikle ağır ve süslüdür; özellikle 16. yüzyıldan sonra anlatım iyice ağırlaşmıştır. Söz sanatlarının fazla kullanılması, ustalık ve hüner göstergesi olarak değerlendirilmiştir. “Mazmun” adı verilen, tüm şairler tarafından ortak kullanılan klişeleşmiş sözler yaygın olarak yer alır. Duygu ve düşünceler, kaş için yay, boy için servi, yüz için ay gibi kalıplaşmış ifadelerle anlatılır.
Divan şiirinde, bütün güzellik yerine parça güzelliği, yani beyit güzelliği ön plandadır. Her beyit, kendi başına bir anlam taşır ve bu nedenle anlamdan çok söyleyişe önem verilir. Aynı konu, birçok şair tarafından farklı biçimlerde ele alınmıştır. Kafiye, göz için esas alınmış; tam ve zengin uyak sıkça kullanılmıştır. Redif ise anlamın önemi dolayısıyla oldukça değerlidir.
Divan şiirinde, “Mahallileşme,” “Türkîbasit” ve “Sebkihindi” akımlarının etkileri belirgin bir şekilde görülmektedir. Gazel, en yaygın kullanılan nazım biçimidir; ayrıca kaside, mesnevi, rubai, şarkı, tuyuğ, müstezat ve kıt’a gibi diğer türler de öne çıkmaktadır. Şarkı ve tuyuğ, Türkler tarafından divan şiirine kazandırılmıştır.
Şairler, son beyitte mahlaslarını belirtirler; nazım, kıta ve rubai dışındaki tüm nazım biçimlerinde mahlas kullanımı yaygındır. Kemalpaşazade ve Kadı Burhaneddin, mahlas kullanmayan şairler olarak bilinir. Divan Edebiyatı’nda şiirlerin genellikle başlığı yoktur; şiirler, yazıldıkları nazım biçiminin adıyla anılır. Örneğin, “gazel” veya “kaside” gibi. İsimlendirme, gazel nazımında uyak ve redife; kasidelerde ise betimleme bölümüne göre yapılır.
Divan şiirinde, Allah’ın birliğini ve yüceliğini dile getiren şiirler “tevhid” olarak adlandırılır. Allah’a yakarışları ifade edenler “münacaat,” Hz. Muhammed’i (SAV) övmek için yazılanlar ise genellikle kaside şeklinde “naat” olarak bilinir. Ölüm üzerine duyulan acıyı anlatan şiirler “mersiye,” birini övmek amacıyla yazılanlar “methiye,” birini eleştirenler “hicviye,” şairlerin kendilerini övdüğü şiirler ise “fahriye” olarak tanımlanır.