Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı ve Devriye Nazım Türü

Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı ve Devriye Nazım Türü
Tasavvuf edebiyatının önemli bir nazım şekli olan devriye, insanın yaratılışını ve varlık âlemine inişini konu alan derin düşünceli şiirler olarak bilinir. Devriye şiirlerinde, insanın ilahi bir kaynaktan doğup, tekrar o kaynağa dönüşünü anlatan devir kuramı işlenir. Bu kuramın temel dayanağı, Hz. Muhammed‘in “Ben peygamber olduğumda, Âdem henüz su ile toprak arasındaydı” hadisine dayanır.

Tasavvufa göre, bedensel olarak Hz. Muhammed (SAV) bu dünyaya sonradan gelmiştir. Fakat onun ruhu, ezelden beri mevcuttur ve hiç yok olmamıştır. Ruh, zaman geçtikçe maddi dünyaya iner, ardından tekrar ilk varlık olan Allah‘a geri döner. İşte bu döngüyü ve ruhun seyahatini anlatan şiir türüne devriye adı verilir.

Devriye Türünün Başlıca Özellikleri

  1. Devir kuramını esas alan şiirlerdir. Bu şiirler, ruhun Allah’tan gelip tekrar ona dönüş yolculuğunu derin bir felsefi dille işler.
  2. Devriyeler, insanın Allah’tan başlayıp tekrar Allah’a dönüşünü anlatan tasavvufi düşüncelere yer verir.
  3. Konuları genellikle ağır ve felsefi olduğu için bu şiirlerin anlaşılması diğer türlere göre daha zordur.
  4. Çoğunlukla Bektaşi şairlerinin eserlerinde görülür.
  5. Devriyeler, çoğunlukla 11’li hece ölçüsü ile yazılmışlardır. Biçim ve ölçü açısından ilahi türüne benzerlik gösterirler.
  6. Dil yapısı genellikle sade olmasına rağmen, zaman zaman Arapça ve Farsça kelimelere de yer verilir.

 

Devriye Türünde Eser Veren Şairler ve Örnekler

Devriye türü, özellikle tasavvuf ve Bektaşi edebiyatında önemli bir yer tutar. Bu türde yazan şairler, Allah’tan gelen ruhun tekrar ona dönüşünü anlatan derinlikli şiirler kaleme almışlardır. Devriye şiirleri, hem felsefi anlamda zengin hem de manevi boyutta çok katmanlı mesajlar içerir.

Önemli Devriye Şairleri

  1. Yunus Emre (1238-1328)
    Yunus Emre, Türk tasavvuf edebiyatının en önemli isimlerinden biri olup devriye türünde de eserler vermiştir. Onun devriye şiirlerinde insanın yaratılışı, Allah’tan geliş ve Allah’a dönüş temaları sıklıkla işlenmiştir. Yunus’un dili sade ve anlaşılır olmasına rağmen, şiirlerinin derin manevi anlamları vardır.

    • Örnek Eser: “Bir ben var benden içeri”
  2. Niyazi Mısrî (1618-1694)
    Niyazi Mısrî, tasavvuf düşüncesini derinlemesine inceleyen ve bunu şiirlerine yansıtan bir şairdir. Devriye türündeki şiirlerinde, ruhun yolculuğu, insanın Allah ile olan ilişkisi ve varoluşun sırrı üzerine düşüncelerini dile getirmiştir.

    • Örnek Eser: “Ben dostun bağına vardım”
  3. Kaygusuz Abdal (1341-1444)
    Kaygusuz Abdal, Bektaşi tarikatının önemli temsilcilerinden biri olup, devriye türünde de birçok şiir yazmıştır. Şiirlerinde özellikle insanın yüce yaratıcıya olan yolculuğu ve bu yolculuğun felsefi boyutlarını işler.

    • Örnek Eser: “İşit hikmetten ne söyler”
  4. Hacı Bektaş-ı Veli (1209-1271)
    Hacı Bektaş-ı Veli, Bektaşi tarikatının kurucusu ve Türk tasavvuf düşüncesinin önemli bir ismidir. Onun devriye şiirleri, varlık ve yokluk, başlangıç ve dönüş temaları etrafında şekillenir.

    • Örnek Eser: “Makâlât”
  5. Pir Sultan Abdal (16. yüzyıl)
    Pir Sultan Abdal, hem halk edebiyatı hem de tasavvuf şiirlerinde önemli bir yere sahiptir. Devriye türündeki şiirlerinde insanın Allah ile olan bağlantısı ve bu dünyadaki yolculuğu gibi temalar dikkat çeker.

    • Örnek Eser: “Kâdim erenler”

Devriye türü, tasavvuf edebiyatının ruhani ve felsefi boyutunu en derin şekilde yansıtan şiirlerden oluşur. Yunus Emre, Niyazi Mısrî, Kaygusuz Abdal, Hacı Bektaş-ı Veli ve Pir Sultan Abdal gibi şairler bu türde önemli eserler vermiş ve insanın Allah’tan başlayıp tekrar ona dönüşünü simgeleyen bu nazım şeklini büyük bir ustalıkla işlemişlerdir.

Devriye Türü ile İlgili Örnekler

Örnek
1

Cihan var olmadan ketm-i âdemde

Hakk ile birlikte yekdaş idim ben

Yarattı bu mülkü çünkü o demde
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben

Anasırdan birr libasa büründüm

Nar-ı bad-ı âb- hâkten göründüm

Hayrülbeşer ile dünyaya geldim
Âdem ile bile birr yaş idim ben

Bektaşi Çelebi

Örnek
2

Ak süt iken kızıl kana karışıp
Emr-i Hak’la coşup cevlana geldim
Mâ-i carî ile akıp yarışıp
Katre-i na-çizden ummana geldim

Dokuz ay on gün batn-ı maderde
Kudretten gözüme çekildi perde
Vaktim tamam olup ahiri yerde
Çıkıp ten donundan cihana geldim

Hakikat meyinden nûş edip kanıp
Can gözlerim o gafletten uyanıp
Kudretten herr türlü renge boyanıp
Bu âlem-i nakş u elvana geldim

Bir zerreyim âfitâbımdan durum
Aşk ile mesrurum kalbi pür-nûrum
Ta ezelden zevk-ı seyre mecburum
Seyr ü sülük edip seyrana geldim

Hüsni

 

Örnek 3

KIRKLAR MEYDANINA VARDIM

Kırklar meydanına vardım
Gel beru ey cân dediler
İzzet ile selâm verdim
Gel işte meydân dediler

Kırklar birr yerde durdular
Otur deyu yer verdiler
Önüme sofra yazdılar
El lokmaya sun dediler

Kırkların kalbi durudur
Gelenin kalbin arıdır
Gelişin kanden beridir
Söyle sen kimsin dediler

Gir semâa bile oyna
Silinsün açılsun ayna
Kırk yıl kazanda dur kayna
Dahi çiğ bu ten dediler

Gördüğünü gözün ile
Söyleme sen sözün ile
Andan sonra bizim ile
Olasın mihmân dediler

Düşme dünyâ mihnetine
Tâlib ol Hak hazretine
Âb-ı zemzem şerbetine
Parmağını ban dediler

Şah Hatâyî’m nedir hâlin
Hakk’a şükr et kaldır dilin
Gaybetten kese gör dilin
Her kula yeksân dediler

Şah Hatayi

Yorum yapın