Deneme, serbest düşüncenin ifadesi ve nesrin bir türü olarak tanımlanır. Yazar, herhangi bir olay, olgu, durum veya kavramla ilgili izlenimlerini, belirli bir plana bağlı kalmadan, kanıtlama gereği duymadan ve kesin hükümler vermeden, tamamen kişisel görüşleriyle serbestçe yazıya döker. Genellikle birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlerdir.
Bir insanın herhangi bir konuda içini dökmek veya düşüncelerini paylaşmak amacıyla, kesin hükümlere varmadan, samimi bir üslupla yazdığı yazılara deneme denir.
Denemede yazarın kendi “ben”i ortaya çıkar. Çünkü deneme yazarı, her olaya ve duruma “ben”i açısından bakar.
Deneme yazarı, konusunu işlerken bir düşünceden diğerine sıçrayabilir.
Deneme yazarı, kendi kendisiyle konuşuyormuş havasındadır.
Deneme, tür ve üslup olarak pek çok türe yaklaşır. Bu yüzden de yazılması en zor olan türlerden biridir.
Deneme yazarken paylaşımcı ve samimi bir üslup kullanırken sohbete; düşüncelerimizi ortaya koyarken fıkraya; duygularımızı ifade ederken eleştiriye yaklaşma riski her zaman vardır.
Bu özelliği nedeniyle günümüzde belli bir türe sokulmayan yazılara da deneme adı verilmektedir.
Denemeler, toplumsal konulardan daha çok kişisel konulara, soyut dünyalara ve iç hesaplaşmalara daha yakındır. Bu yönüyle fıkra türünden ayrılır. Fıkralar toplumsal konulara kişisel yaklaşımlar getirirken, deneme iç dünyanın samimi itirafı gibidir.
Denemeye özgü bir konu türü yoktur. Özgürce seçilen herhangi bir konuda yazılabilir.
Öğretici ve düşünsel yanı da vardır.
Sıradan insanın “baktığı” şeyi, deneme yazarı “görür”.
Deneme dilinde çeşitli bilim, felsefe ve sanat dallarına ait terimlere yer vermekten ziyade, halk çoğunluğunun ortak günlük konuşma dilinin düşünce diline dönüştürülme çabası hâkimdir.
Denemede bilimsel yazılardaki kuruluk ve şematiklik bulunmaz.
Düşünce, şiirsel, akıcı ve samimi bir üslûpla sunulur. Bu bakımdan deneme yazılarının geniş halk yığınlarınca kolayca ve rahatlıkla okunabilme özelliği vardır.
Deneme yazıları, daha çok kısa bir makale veya köşe yazısı gibi bir çırpıda okunabilecek uzunlukta olur.
Denemeler belirli bir plana göre oluşmaz.
Yazarın kültür birikimi, okuyucunun olaylara farklı pencerelerden bakmasını, yeni duygu ve düşüncelere yol almasını sağlar.
Montaigne’ye göre denemeler, iddialı olmayan, ispat kaygısı taşımayan; temel anlamda insan doğallığına dayanan eserlerdir.
Deneme, Avrupa edebiyatında Fransız Montaigne ile başlamıştır.
Türk edebiyatında Tanzimat sonrasında, özellikle de Servet-i Fünûn Dönemi’nde karşımıza çıkar. Ancak asıl gelişmesini Cumhuriyet Dönemi’nde gerçekleştirir.
Günümüzde deneme en sevilen türlerden biridir.
Denemeler, konularına ve yazılış amaçlarına göre şu şekilde gruplandırılabilir:
Kişisel duyarlılık ve dikkatleri konu alan denemeler.
Öğretici ve eleştirel denemeler.
Sosyal ve felsefi konularda bireysel düşünceyi ifade eden denemeler.
Deneme ile Makale Arasındaki Farklar ve Benzerlikler:
Makale, ortaya atılan düşünce, iddia ya da görüşü kanıtlara dayanarak savunur. Denemede ise konu, kişisel düşünceler, yorum ve bakış açısıyla desteklenir.
Makale, düşünceyi kesin bir sonuca bağlar. Denemede ise böyle bir zorunluluk yoktur.
Makale üslup ve anlatımda ciddi, kurallı ve ağırbaşlıdır. Denemenin üslubu yazarına göre değişir.
Makale, açık ve anlaşılır bir anlatıma sahipken, deneme yazarı konusuna uygun olarak söz sanatlarına ve anlam oyunlarına yer verebilir.
Makale de deneme de konu sınırlaması olmadan her konuda yazılabilir.
Deneme ile Sohbet Arasındaki Farklar:
Sohbette yazar, okur ile konuşur gibi bir anlatımı tercih eder. Böyle yapmakla okuru etkilemeye ve yönlendirmeye çalışır.
Dünya Edebiyatında Deneme:
Deneme türünün ilk örnekleri, daha “deneme” teriminin bile ortaya çıkmadığı eski Yunan ve Latin edebiyatlarında görülmektedir. Epiktetos’un “Sohbetler”, Eflatun’un “Diyaloglar” ve Cicero’nun bazı eserleri bunlara örnektir. Seneca’nın bazı eserlerinde de denemelere rastlanmaktadır.
Bugünkü anlamdaki denemenin kurucusu, 16. yüzyıl Fransız yazarı Michel de Montaigne’dir.
Denemenin ilk örneklerini veren Montaigne, yazdığı metinlerin kişisel düşünce ve deneyimlerinin iletilmesine yönelik edebi parçalar olduğunu vurgulamak için “deneme (essai)” adını seçmiştir.
Daha sonra yine çok tanınan İngiliz yazar Francis Bacon ve Charles Lamb da bu türde eserler kaleme almış ve bu türü geliştirmiştir.
Fransız edebiyatında Andre Gide ve Alain, İspanyol edebiyatında Miguel de Unamuno, Alman edebiyatında R. Maria Rilke gibi sanatçılar da bu türdeki eserleriyle tanınmıştır.
Türk Edebiyatında Deneme:
Deneme türü, Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra Batı’nın etkisiyle girmiştir.
Deneme, önceleri “Musahabe”, “Tecrübe-i Kalemiyye (kalem tecrübesi)” gibi isimler ile anılmıştır.
İlk özel gazete Tercümân-ı Ahvâl (1860)’in yayın hayatına başlamasından itibaren gazetelerde çıkan değişik yazılar, zamanla ayrı bir tür olan deneme için, dil, anlatım ve yaklaşım bakımından zemin oluşturmuştur.
Tanzimat’tan itibaren bir süre gazete ve dergilerde musahabe üst başlığı altında deneme benzeri yazılar kaleme alınmıştır.
Ahmet Haşim’in Bize Göre ve Gurabahane-i Laklakan adlı eserlerinde yer alan bazı yazılar, Türk edebiyatında deneme türünün ilk örnekleri sayılır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim ve Falih Rıfkı Atay bu türün ilk önemli yazarlarındandır.
Deneme türünün en güzel örneklerini Nurullah Ataç vermiştir.
Diğer denemecilerimiz: Vedat Günyol, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Melih Cevdet Anday, Memet Fuat, Salah Birsel, Nermi Uygur, Fethi Naci, Cemal Süreya, Cemil Meriç, Oktay Akbal, Mehmet Kaplan, Selim İleri…