Yüklemlerine Göre Cümle Çeşitleri
Eylem Cümlesi: Yüklemi, çekimli eylem olan cümlelerdir. Eylem cümlelerinde yüklem, bir eylemi, hareketi ya da oluşu ifade eder.
- Örneğin: “Kendine iyi bakmasını bilir.” Burada “bakmasını” eylemi ifade eder ve yüklem çekimlidir.
- Bir diğer örnek: “Bu kurumun kurallarına uymalısınız.” Burada “uymalısınız” yüklemi, bir eylemi ve gerekliliği belirtir.
Ad (İsim) Cümlesi: Yüklemi, ekeylem almış bir ad soylu sözcük olan cümlelerdir. Ad cümlelerinde yüklem, bir eylem değil, ad soylu bir ifade olabilir.
- Örneğin: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Burada “faydası” bir isimdir ve yüklem, ekeylemli bir ad sözcüğüdür.
- Başka bir örnek: “Öfke baldan tatlıdır.” Yüklem “tatlıdır” bir ekeylemdir ve ad soyludur.
Yüklemlerinin Yerine Göre Cümleler (Öğe Dizilişine Göre Cümleler)
Kurallı (Düz) Cümle: Yüklemin, cümlenin sonunda bulunduğu cümlelere denir.
- Örneğin: “Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu.” Burada “gösteren” yüklem cümlenin sonunda yer almaktadır.
- Başka bir örnek: “Dağı başına kış gelir, insanın başına iş gelir.” “Gelir” yüklemi cümlenin sonunda bulunmaktadır.
Kuralsız (Devrik) Cümle: Yüklemin, cümlenin başında veya ortasında bulunduğu cümlelere denir.
- Örneğin: “Bir fırtına tuttu bizi.” Burada yüklem “tuttu” cümlenin başında yer almaktadır.
- Bir diğer örnek: “Sende olduğumun itirafıdır bu sözler.” Yüklem “itirafıdır” cümlenin ortasında bulunmaktadır.
Eksiltili Cümle: Yüklemi mevcut olan ancak tamamlanmamış cümlelerdir. Bu cümlelerde bazı ögeler eksik olabilir ve genellikle sonlarına üç nokta (…) eklenir.
- Örneğin: “Borç vermekle, düşman vurmakla…” Cümlenin tamamlanmamış olduğunu belirten üç nokta kullanılmıştır.
- Başka bir örnek: “Kır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan…”. Burada da benzer şekilde üç nokta eksik kısmı belirtir.
Anlamlarına Göre Cümleler
Olumlu Cümle: Eylemin gerçekleştiğini ya da yargının var olduğunu belirten cümlelerdir.
- Örneğin: “Ünlü şair üç yıl önce öldü.” Burada yüklem, bir eylemin gerçekleştiğini ifade eder.
- Başka bir örnek: “Bugün iki banka soyulmuş.” Yüklem, eylemin tamamlandığını belirtir.
Olumsuz Cümle: Eylemin gerçekleşmediğini ya da yargının bulunmadığını belirten cümlelerdir. Olumsuzluk, “-me, -ma, -sız, -siz, -mez, -maz” ekleri veya “değil” ve “yok” kelimeleri ile sağlanır.
- Örneğin: “Bu havada dışarı mı çıkılır?” (Çıkılmaz.) Burada olumsuzluk, soru anlamıyla birlikte verilmiştir.
- Bir diğer örnek: “Ne bir arayanı var ne de soranı.” Burada da yüklemde olumsuzluk vardır, anlam olarak yokluk ifade edilir.
Soru Cümlesi: Soru anlamı taşıyan cümlelerdir ve soru zamiri, soru sıfatı, soru zarfı ya da soru eki ile oluşturulabilir.
- Örneğin: “Kahvaltı yapmadan işe mi gidilir?” Burada cümle soru anlamı taşır.
- Başka bir örnek: “Bu kedi ne zaman gülecek?” Burada da soru anlamı net bir şekilde ifade edilmiştir.
Ünlem Cümlesi: Çeşitli duyguların coşkulu şekilde ifade edildiği cümlelerdir.
- Örneğin: “Ah! Ne kadar da güzel.” Burada ünlem, duyguyu coşkulu bir şekilde ifade eder.
Emir Cümlesi: Genellikle emir kipi kullanılarak kurulan cümlelerdir ama diğer kiplerle de kurulabilir.
- Örneğin: “Bundan sonra kimse yerinden kalkmayacak.” Burada yüklem emir kipinde olmasa da bir talimat içermektedir.
- Başka bir örnek: “Hemen gel.” Burada yüklem doğrudan bir emir verir.
İstek Cümlesi: İstek bildiren cümlelerdir.
- Örneğin: “Artık işimizi kendimiz yapalım.” Burada bir istek ve öneri ifade edilmiştir.
- Başka bir örnek: “Ah bir zengin olsam.” Burada zengin olma isteği dile getirilmiştir.
Koşul (Şart) Cümlesi: Çoğunlukla şart kipi eki “-sa, -se” ile yapılan cümlelerdir ve bu cümlelerde yan cümlecik, temel cümlenin zarf tümlevi görevindedir.
- Örneğin: “Planlı çalıştı mı başarılı olur.” Burada çalışmanın planlı olması koşulu, başarının sağlanmasına bağlanmıştır.
- Başka bir örnek: “Haftada bir su vermek gerekir çiçeklere.” Burada su vermenin gerekliliği vurgulanır.
Yapılarına Göre Cümleler
Basit Cümle: Tek bir yüklemi bulunan ve tek bir yargı içeren cümlelerdir. Cümlenin uzunluğu basitliğini etkilemez, önemli olan yalnızca bir yüklem içermesidir.
- Örneğin: “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.” Burada tek bir yüklem vardır.
- Başka bir örnek: “Dün akşamki arkadaş toplantısında ilkokul yıllarımızdan söz ettik uzun uzun.” Burada da yüklem yalnızca bir tane ve cümle basittir.
Bileşik Cümle: Bir temel yargı ve onu tamamlayan en az bir yan yargıdan oluşur. Temel yargı, ana cümlenin yüklemini içeren ve yan cümleciklerin belirttiği yargıyı bağlayan cümledir.
- Örneğin: “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” Burada “hazırlar” temel yargıyı belirtirken “çalan” yan cümleciktir.
- Bir diğer örnek: “Ağladıkça dağlarımız yeşerecek.” Burada “yeşerecek” temel cümle yüklemi, “ağladıkça” ise yan cümleciktir.
Girişik Bileşik Cümle: Yan cümleciğin eylemsilerle yapıldığı bileşik cümlelerdir.
- Örneğin: “Akacak kan damarda durmaz.” Burada yan cümlecik eylemsi ile yapılmış bir bileşik cümledir.
İç İçe Bileşik Cümle: Yapıca bağımsız bir cümlenin, başka bir cümlenin öğesi olarak yer aldığı bileşik cümledir.
- Örneğin: “Öğrencilerden biri: ‘Bu konuyu hiç anlamadım’ dedi.” Burada iç içe geçmiş cümle yapısı bulunur.
- Bir diğer örnek: “Gün olur, biz de gideriz buralardan.” Burada bir cümlenin başka bir cümlede öğe olarak yer aldığı bir yapı vardır.
Şartlı Bileşik Cümle: Yan cümleciğin “-sa, -se” ekiyle yapıldığı bileşik cümlelerdir.
- Örneğin: “Yağmur yazmazsa köye gideceğiz.” Burada yan cümlecik, temel cümlenin zarf tümlevi görevindedir.
İlgi Cümlesi (Ki’li Bileşik Cümle): Yan cümleciğin “ki” bağlacıyla oluşturulduğu bileşik cümledir.
Cümlede Anlam Özellikleri
Doğruluk: Türkçede doğruluk, cümlenin söz dizimi kurallarına uygun olarak oluşturulmasını ifade eder. Cümlenin öğeleri arasında uyum sağlanmalı ve öğe dizilişinde mantıksal tutarlılık da gözetilmelidir. Eğer bu doğruluk sağlanmazsa, cümlede anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Örneğin:
- Yanlış: “Kitabı aldı, baktı.”
- Bu cümlede anlatım bozukluğu bulunmaktadır çünkü “kitaba baktı” şeklinde düzeltilmelidir. Burada, kitaba kelimesi eylemi doğru ifade eden nesne olarak kullanılmalıdır.
Duruluk: Duruluk, duygu ve düşünceleri yalnızca gerekli ve yeterli sözcüklerle ifade etmektir. Dilin pürüzsüz kullanımı, anlama hizmet etmeyen sözcüklerin yazıdan çıkarılmasını gerektirir. Bu bağlamda örnekler:
- “Arkadaşımla yıllarca karşılıklı mektuplaştık.”
- “Merdivenden aşağı indim.”
- “Sıcaklık, sıfırın altında eksi on dereceydi.”
Duruluğu bozan etmenler şunlardır:
- Anormal şekilde süs ve özenti merakı: Gereksiz süslemeler ve aşırı özentiler dilin duruluğunu bozar.
- Gereksiz bağlaçlar ve sözcükler: Anlamı karmaşıklaştırır ve gereksiz detaylarla doldurur.
- Eş anlamlı veya aynı anlamı veren sözcüklerin aynı yerde kullanılması: Bu, metnin sade ve net kalmasını engeller.
Açıklık: Açıklık, anlatılmak istenen düşüncenin net ve anlaşılır bir şekilde ifade edilmesidir. Cümlede açıklığı bozan etmenler ise şunlardır:
- Sözcüklerin ve öğelerin yerinde kullanılmaması: “Bilgi, en iyi okulda öğrenilir.” (Bu cümlede en iyi bilgi anlamı verilmek isteniyorsa, cümle açıklığı sağlamaz.)
- Sözcük ve ek eksikliği: Anlam eksikliklerine neden olur ve netlik kaybına yol açar.
- Sözcüğün hangi anlamda kullanıldığının belli olmaması: Örneğin, “Genç kız uzun süre annesine baktı.” ifadesi hangi anlamda kullanıldığının net olmamasına yol açar.
- Yanlış yapılan karşılaştırmalar: “Ben, çiçeği annemden daha çok severim.” gibi yanlış karşılaştırmalar anlam karmaşasına neden olur.
Akıcılık: Akıcılık, cümlenin kolay söylenen, anlamı ve üslûbu açısından okunması ve anlaşılması kolay olan bir anlatımı ifade eder. Söyleniş, okunuş ve biraz da anlama kolaylığı, cümlenin akıcılığını belirler. Cümlelerin, sözcüklerin, hecelerin ve seslerin birbiriyle uyumlu olması, anlaşılabilirliği artırır ve metni ilgi çekici hale getirir. Tekerlemeler gibi örnekler akıcı olmayan anlatımları gösterebilir.
Not: Akıcılığın sanatlı durumu ise aliterasyondur. Bu, belirli bir sesin veya ses grubunun tekrarıyla sağlanan akıcılığı ifade eder.
Doğallık: Doğallık, anlatıcının duygu ve düşüncelerini olduğu gibi, içten ve samimi bir şekilde ifade etmesidir. Bu, yapaylık ve özentiliğin zıttıdır. Doğal bir anlatım, okuyucuya gerçek bir duygu ve dürüstlük hissi verir.
Yalınlık (Sadelik): Yalınlık, cümleyi gereksiz söz sanatlarına başvurmadan, mecazsız ve mütevazı bir biçimde anlatma şeklidir. Anlamın, az ve bilindik sözcüklerle aktarılması temeline dayanır. Anlatım, gereksiz imgelerden, mecazlardan, süslerden ve söz sanatlarından arındırılır. Yaşayan dil kullanılmazsa, sadelik sağlanamaz.
Not: Atasözleri ve özdeyişler (aforizmalar, vecizeler) yalın bir anlatıma sahiptir.
- Örneğin: “Bilgimiz ölçüsünde özgürüz.” – Platon
Not: Pekiştirme ve kuvvetlendirme yalınlığı bozmaz.
- Örneğin: “Geldim, gördüm, yendim.” – Napolyon
Özgünlük: Özgünlük, bir anlatımın kendine has olma ve diğerlerinden benzememe durumudur. Bu, yaratıcı ve benzersiz bir anlatım tarzını ifade eder.
Yoğunluk: Yoğunluk, özlü anlatım . Bu, az sözcükle çok ve derin anlam içeren anlatımları ifade eder. Kısa ve öz bir biçimde derin anlamlar ifade etme yeteneğidir.