Edebiyat Terimi Olarak Absolutizm
Edebiyat terimi olarak absolutizm, bir eserin ya da bir düşüncenin değişmez ve tartışılmaz olduğu inancını ifade eder. Bu kavram, bir eserin ya da düşüncenin belirli bir biçim, stil veya tema üzerinde sabitlendiği ve bu sabitliğin eserin genel değerini belirlediği .
Örneğin, bir edebi eleştirmen, bir eserin belirli bir tema veya stil üzerinde sabitlendiğini ve bu temanın veya stilin eser boyunca değişmediğini savunabilir. Bu durumda, eleştirmenin yaklaşımı absolutist olarak nitelendirilir. Bu yaklaşım, eserin belirli bir yazarın, dönemin veya akımın karakteristik özelliklerini taşıdığına dair güçlü bir inançla ilişkilidir.
Absolutizm, genellikle eserin içerdiği belirli özelliklerin veya temaların, eserin genel anlamı ve değeri üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu varsayar. Bu nedenle, absolutizm, edebiyat eleştirisi ve analizinde sıklıkla kullanılan bir yaklaşımdır. Ancak, bu yaklaşımın sınırlılıkları da vardır. Çünkü her eser ve düşünce, zaman ve mekan içinde değişebilir ve farklı yorumlara açık olabilir. Bu nedenle, absolutizm, edebiyatın dinamik ve çok boyutlu doğasını tam olarak kapsayamaz.
Absolutizm Nedir?
Absolutizm, bir monarşik yönetim biçimidir ve hükümdarın yetkilerinin en koyu olduğu şekli ifade eder. Bu yönetim biçiminde halkın devlet iradesinde söz hakkı yoktur. Absolutizm, ortaçağ Avrupa’sında oldukça yaygın olarak görülmüştür.
Absolutizm Örnekleri
Absolutizmi en açık şekilde uygulayan hükümdar Fransa Kralı XIV. Louis’dir. Güneş Kralı olarak bilinen XIV. Louis, “Devlet benim!” cümlesiyle absolutizmi doruk noktasına ulaştırmıştır
.Absolutizm, ağır gözetleme ve sansürle kitlelerin özgürlüğünü sınırlar. Egemen, ilahi konuya hükmetme ve konu için en iyisini seçme hakkına sahip oldukları için devletin yararına neyin en iyi olduğuna bakmaktan sorumludur. Absolutizm terimi, kökenlerini ünlü siyaseti filozof Jean Bodin’in eserlerinde bulur, daha sonra Jean Bodin’in argümanları üzerine inşa edilen Thomas Hobbes. Eserleri, çı kavramından türetilen mutlakiyeti teorinin formülasyonuna yol açar. Bu teoriye göre, sadece bütün devletler egemen olmamalı (ya da devlet değil), aynı zamanda buradaki egemenlik sınırsız ve bölünmemiş olmalıdır (ya da artık egemenlik değildir)