Tanzimat Edebiyatı, bir kültürel ve siyasi hareketin sonucunda meydana gelmiş bir edebi akımdır. Tanzimat Fermanı’nın 1839 yılında ilanı, bu edebi dönemin temellerini atmıştır. Mustafa Reşit Paşa tarafından yayımlanan Gülhane Hattı Hümayunu ile birlikte toplumsal, siyasi ve edebi alanda Batı’ya yönelme süreci başlamıştır.
Tanzimat Edebiyatı’nın Tanımı
Tanzimat Edebiyatı, Avrupa tarzında Türk edebiyatının ilk dönemini temsil eder. Batılı biçimdeki ilk eserler bu dönemde ortaya çıkmıştır. İbrahim Şinasi Efendi ile Agâh Efendi tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahval gazetesi, bu edebiyat akımının başlangıcı olarak kabul edilir.
Tanzimat Edebiyatı, sanatçılar arasındaki edebi görüş farklılıkları doğrultusunda iki ana döneme ayrılır: Tanzimat birinci dönem ve Tanzimat ikinci dönem. Ayrıca, Tanzimat Edebiyatı’nın oluşumunu hazırlayan bir dönem daha vardır; bu dönem Tanzimat Edebiyatı’nın hazırlık dönemi olarak adlandırılır.
Tanzimat Edebiyatı Hazırlık Dönemi (1839-1860)
Tanzimat Edebiyatı’nın hazırlık dönemi, 1839 yılında başlayıp 1860 yılında sona ermiştir. Bu süreçte, eserlerde topluma yönelik yeni anlayışlar gözlemlenmeye başlanmıştır. Fikir ve sanat alanında farklı bir döneme adım atılmıştır. Tercüme odaları, bu süreçte önemli bir rol oynamış ve edebiyatın Batılılaşmasındaki katkıları büyüktür. Ayrıca, Encümen-i Daniş bu dönemde kurulmuştur.
Tanzimat ile birlikte bilgi birikimini artırmak amacıyla ortaokul (rüştiye), lise (idadi), üniversite (darülfünun) ve yüksek öğretmen okulları açılmıştır. Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon‘dan çevirdiği Telemak, gazete çalışmaları, şiir çevirileri ve diğer türlerde ilk örnekler bu dönemde sunulmuştur. Tanzimat Edebiyatı, gazetecilikle başlamıştır; bu bağlamda, 1831’de yayımlanan ilk gazete olan Takvim-i Vakayi önemli bir eserdir.
Ceride-i Havadis, 1840’ta İngiliz Churchill tarafından çıkarılan ilk yarı resmi Türkçe gazete olarak öne çıkar ve ahlak, bilim ve edebiyat konulu makaleler içerir. Şinasi ve Ethem Pertev Paşa‘nın Fransızcadan Türkçeye kazandırdıkları şiir tercümeleri, edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.
Tanzimat ile birlikte Batılı tarzda ilk tiyatro örneklerine de rastlanır. Şinasi Efendi’nin Şair Evlenmesi adlı oyunu, Batılı tarzda yazılan ilk tiyatro eseridir. Tanzimat ile birlikte edebiyatımıza roman ve hikâye türleri girmeye başlamış; Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon‘dan çevirdiği Telemak, ilk çeviri roman olarak kabul edilmiştir. Münif Paşa‘nın çıkardığı Mecmuai Fünun ve Teodor Kasap tarafından yayımlanan Diyojen (ilk mizah dergisi olarak bilinir), bu hazırlık döneminin ilk ürünlerindendir. İbrahim Şinasi Efendi‘nin Eşek ile Tilki adlı ilk fabl çevirisi de bu dönemin eserlerindendir. Akif Paşa, Müfit Paşa, Sadullah Paşa ve Yusuf Kamil Paşa, bu hazırlık döneminin önemli isimlerindendir.
Tanzimat Edebiyatı I. Dönem ve Özellikleri (1839-1860)
Şinasi ile Agâh Efendi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval, bu edebiyat döneminin başlangıcı olarak kabul edilir. Tanzimat I. Dönem, Türk edebiyatında “ilk”lerin dönemi olarak bilinir ve başlatıcısı Şinasi’dir. Sanat, toplumu bilinçlendirmek ve Batılılaşma sürecinde bir araç olarak görüldüğünden, sanatçılar “Sanat toplum içindir” anlayışına bağlı kalmışlardır. Bu dönemin yazarları, aynı zamanda devlet adamı kimliğine sahiptirler.
Tanzimat Edebiyatı‘nın ilk döneminde Batı’ya yönelme başlamış, özellikle Fransız edebiyatı örnek alınmıştır. Adalet, medeniyet, hak, millet, vatan ve hürriyet gibi kavramlar edebiyatımıza bu dönemde girmiştir. Dilde sadeleşme çabaları başlatılmış, ancak gazete ve tiyatro türleri dışında bir başarı elde edilememiştir. Yazı dilinde cümle yapısı değişmiş ve kısa cümle kullanımı ön plana çıkmıştır. Türk edebiyatında noktalama işaretleri ilk kez bu dönemde kullanılmaya başlanmış, İbrahim Şinasi Efendi noktalama işaretlerini kullanan ilk yazar olmuştur.
Daha önce edebiyatımızda bulunmayan makale, eleştiri, anı, roman, tiyatro, dergi ve gazete türleri, Tanzimat I. Dönemi ile birlikte Türk edebiyatına kazandırılmıştır. Batılı edebi akımların etkileri de gözlemlenmeye başlamıştır. Şinasi, Ahmet Vefik Paşa ve Direktör Ali Bey klasisizmden; Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi romantizm akımından etkilenmişlerdir. Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Ahmet Vefik Paşa ve Direktör Ali Bey, Tanzimat I. Dönemi’nin başlıca sanatçılarıdır.
Tanzimat Edebiyatı II. Dönem ve Özellikleri (1876-1896)
II. Abdülhamit’in Osmanlı-Rus Savaşı’nı bahane ederek meşrutiyet yönetimine son vermesi, bu dönemin karakterini belirlemiştir. Dönemin siyasi koşullarının ağırlığı, sanatçıları eserlerinde “sanat için sanat” anlayışını benimsemeye yönlendirmiştir. Tanzimat Edebiyatı’nın ikinci döneminde, toplum sorunları ve siyaset eserlerde yer bulmamıştır; sanatçılar bireysel konulara odaklanmışlardır.
Tanzimat ile başlayan dil sadeleştirme çalışmaları durmuştur; Arapça ve Farsça kelimelerin yoğun olarak kullanıldığı ağır bir üslup benimsenmiştir. Divan Edebiyatı’na karşı Batı edebiyatı savunulmuştur. Nesirde (düzyazıda) realizm ve natüralizmin; şiirde ise romantizmin etkileri hissedilir. Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenen temalar arasında yer alır. Tanzimat II. Dönem edebiyatı, Servetifünun Edebiyatı’nın doğuşuna zemin hazırlamıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nazım ve Muallim Naci, Tanzimat Edebiyatı’nın ikinci dönem sanatçıları olarak öne çıkan isimlerdir.
Tanzimat Edebiyatında Şiir
Tanzimat Edebiyatı I. Dönemi Şiiri
Tanzimat I. Dönemi şiirinde düşünce, duygulardan daha baskındır. Bu dönemde “toplum için sanat” anlayışı egemen olmuştur. Farklı içerikler (Batılı düşünceler), önce Divan Edebiyatı nazım biçimleri olan gazel, kaside, terkibibent, terciibent ve murabba ile sonrasında ise yeni nazım biçimleri ile işlenmiştir. Şiirde aruz ölçüsünün kullanımı devam ederken, hece ölçüsü çok az kullanılmıştır. Hece ölçüsüne sahip çıkma fikri teorik olarak kalmıştır; Namık Kemal ve Ziya Paşa zaman zaman bu ölçüyü denemişlerdir.
Tanzimat I. Dönem şiirinde nazım birimi beyittir ve genellikle tam ve zengin uyak tercih edilmiştir. Sade dille yazılan bazı şiirler dışında, halk dili şiire girmemiştir. Göz için kafiye anlayışı benimsenmiş, Divan Edebiyatı’ndaki parça güzelliği fikri terk edilmiştir. Tanzimat şiirine Fransız Devrimi’nin etkisiyle giren hak, adalet, kanun, vatan, millet ve hukuk gibi kavramlar, Tanzimat şiirini Divan şiirinden ayırmıştır.
Tanzimat Edebiyatı II. Dönemi Şiiri
Tanzimat Edebiyatı II. Dönemi ile birlikte, Divan Edebiyatı nazım biçimleri terk edilmeye başlanmış ve Batılı nazım biçimleri kullanılmaya başlanmıştır. I. Dönemin aksine, bu dönemde “sanat için sanat” anlayışı hâkim olmuştur. Şiirde konu, zerrelerden güneşe kadar her güzel şeyin şiirin konusu olması gerektiği düşüncesiyle genişlemiştir. II. Dönem şiirinin dili ağır ve sanatsaldır; Fransızca, Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla dil anlaşılmaz bir hale gelmiştir.
Sanatçılar, eserlerinde çoğunlukla romantizm akımının etkisi altında kalmışlardır. Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekrem yer yer hece ölçüsünü kullanmışlarsa da, bu dönemde aruz ölçüsü hâkimdir. Uyak, Divan Edebiyatı’ndaki önemini yitirmiştir; “göz için kafiye” anlayışı yerine “kulak için uyak” anlayışı benimsenmiştir. Muallim Naci, Divan Edebiyatı geleneğine bağlı kaldığı için “göz için kafiye” görüşünü savunmuştur.
Tanzimat I. Dönem şiirinde benimsenen “bütün güzelliği” anlayışı, bu dönemde de esas alınmıştır. Ölüm, yokluk, hiçlik, hayat, ruh, fizik ötesi ve kişisel temalar gibi soyut konular işlenmiştir. Şiirde, Divan şiiri biçimlerinin yanı sıra Batı edebiyatından gelen yeni biçimler de kullanılmıştır. Tanzimat II. Dönem şiiri, Servetifünun şiirinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Tanzimat Edebiyatında Hikâye ve Roman
Tanzimat Edebiyatı I. Dönemi’nde Hikâye ve Roman
Tanzimat Edebiyatı I. Dönemi roman ve öykü türünde romantizm akımının etkisi belirgindir. Bu eserlerde genellikle doğu ve batı kültürleri arasındaki çatışma işlenmektedir. I. Dönem roman ve hikâyeleri halka seslenmeye odaklandığı için “toplum için sanat” anlayışı hâkimdir. Bu türlerde konu, günlük ve tarihi olaylardan alınmıştır; yasak aşklar, görücü usulü evlenmeler ve yanlış Batılılaşma gibi temalar ön plandadır. Olaylar çoğunlukla İstanbul’da geçmekte ve rastlantı ile olağanüstü özellikler sıklıkla yer almaktadır.
I. Dönem roman ve hikâyelerinde karakterler genellikle tek boyutlu olarak tasvir edilmiştir; iyiler her zaman iyi, kötü kişiler ise daima kötü olarak belirlenmiştir. Eserlerin sonları ödül veya ceza ile bitmektedir. Tasvirler çoğunlukla süs amacı taşımakta, yazarlar eserlerinin sonunda ibretlik dersler vermeyi amaçlamaktadır. Dilde az da olsa konuşma diline yakın bir sadeleşme gözlemlenmektedir; özellikle Ahmet Mithat Efendi’nin dilinde bu sadelik öne çıkmaktadır.
I. Dönem roman ve hikâyelerinde sanatçılar, topluma ahlaki ders vermeyi görev edinmişlerdir. Yazar, olay veya kişilere doğrudan karışma yöntemiyle okuyucuya mesajlar iletmiştir. Roman ve hikâyeler, halkın eğitiminde bir araç olarak görülmüştür; bu bağlamda Ahmet Mithat Efendi önemli bir figür olmuştur.
Tanzimat Edebiyatı II. Dönemi’nde Hikâye ve Roman
Tanzimat II. Dönemi‘nde, halka seslenen roman ve hikâye yerine aydın tabakaya seslenilmeye başlanmıştır. I. Dönem roman ve hikâyelerinde işlenen sosyal konular, bu dönemde bireysel temalara bırakılmıştır. Eserler, “sanat için sanat” anlayışıyla yazılmıştır. Esaret ve kölelik kavramları, roman ve hikâyelerde trajik bir biçimde ele alınmıştır. Betimlemeler gerçekçi olup, karakter psikolojisine odaklanılmıştır.
İlk realist romanlarımızdan Araba Sevdası ve Sergüzeşt, bu dönemde kaleme alınmıştır. Realizm akımının etkisiyle gözleme önem verilmiş ve teknik olarak güçlü eserler oluşturulmuştur. Tanzimat I. Dönem roman ve hikâyelerinde yazarların olaylara müdahale etme yöntemi yerini, yazarların kişisel düşüncelerini ifade etmeye bırakmıştır. I. Dönem eserlerindeki karakterler ise hem iyi hem de kötü yönleriyle ele alınmıştır.
Tanzimat Edebiyatında Tiyatro
Tanzimat Edebiyatı I. Dönemi’nde Tiyatro
Tiyatro, Tanzimat I. Dönemi‘nde özel bir önem taşımaktadır; halk için en yakın tür olarak değerlendirilmiştir. Bu dönemde tiyatro, halkı eğitmek için bir okul olarak düşünülmüştür. Hem eğlence hem de eğitim aracı olarak kabul görmüş, toplumsal konular ve ibretlik tarihsel olaylar sahnelerde işlenmiştir. Tiyatro eserlerinde halkın bilinçlendirilmesi amacıyla birçok uyarlama ve çeviri yapılmıştır.
Tiyatroda, boş inançlar, yanlış Batılılaşma, görücü usulü ile evlenme, özenti ve mirasyedilik gibi konular eleştirilmiştir. Oyunlar çoğunlukla komedi, trajedi, dram ve melodram türlerinde yazılmıştır. Moliere, Shakespeare ve Corneille gibi Batı tiyatrosu yazarları bu dönemde örnek alınmıştır. Ancak, teknik açıdan tiyatro eserleri yeterli düzeyde değildir. Tanzimat I. Dönem tiyatro eserleri okunmak için değil, sahnelenmek amacıyla kaleme alınmıştır. Namık Kemal, bu dönemde ön plana çıkar; eserlerinde kahramanlık, vatan sevgisi ve idealizm gibi temaları işler.
Tanzimat Edebiyatı II. Dönemi’nde Tiyatro
Bu dönemde tiyatro, olumsuz koşullar nedeniyle önemini kaybetmiştir. Oyunlar, “sahnede oynanmak için değil, okunmak için” yazılmıştır. Tiyatroda halkı eğitme amacı ortadan kalkmış; diyaloglar ve uzun konuşmalara yer verilmiştir. Dolayısıyla, dilin ağırlaşması tiyatronun halkı eğitme işlevini etkisiz hale getirmiştir.
Uzun diyalog ve konuşmalar, bu dönemdeki tiyatro eserlerinde belirgin bir özellik olarak ortaya çıkmaktadır. Abdülhak Hamit Tarhan, tiyatroda öne çıkan bir isimdir; eserlerinde olağanüstü unsurlar ve süslü anlatım dikkat çeker. Tanzimat II. Dönem tiyatrosunda felsefi, İslami ve tarihi konulara ağırlık verilmiştir. Bu dönemdeki tiyatro eserlerinin dili oldukça ağırdır.
Tanzimat Edebiyatında Eleştiri
Tanzimat Edebiyatı I. Dönemi’nde Eleştiri
Eleştiri, Tanzimat I. Dönemi’nde Türk edebiyatına ilk kez girmiştir. Bu dönemde eleştirinin amacı, Divan Edebiyatı’nı hedef alarak yenilikçilik ve yeni edebiyat kurallarını yerleştirmek olmuştur. Namık Kemal’in Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir başlıklı makalesi, ilk edebi eleştiri olarak kabul edilir. Bu yazıda, Divan Edebiyatı eleştirilmiştir. Ziya Paşa da Şiir ve İnşa makalesinde Divan Edebiyatı’nı eleştirmiştir. Ancak, Harabat adlı antolojisinde Ziya Paşa, Divan Edebiyatı’nı yüceltme yoluna gitmiştir.
Tanzimat Edebiyatı II. Döneminde Eleştiri
Tanzimat II. Dönem edebiyatında, eleştiri alanında Recaizade Mahmut Ekrem öne çıkmaktadır. Zemzeme adlı eseri, bu bağlamda önemli bir yere sahiptir. Eserin ön sözünde, eski edebiyatı savunan Muallim Naci’yi eleştirmiştir. Naci de bu eleştirilere karşılık vermekte gecikmez ve Demdeme adlı eserinde Recaizade Mahmut Ekrem ile yeni edebiyatçıları eleştirir.
Tanzimat Edebiyatında Gazetecilik ve Dergicilik
Tanzimat Edebiyatı I. Dönemi’nde Gazetecilik ve Dergicilik
Tanzimat I. Dönemi‘nde gazetecilik ve dergicilik faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. Bu alanda ilk akla gelen isim Şinasi’dir. Bu dönemde çıkarılan önemli bazı gazete ve dergiler şunlardır:
- Takvim-i Vakayi: 1831’de devlet tarafından çıkarılan ilk resmi Türkçe gazetedir.
- Ceride-i Havadis: 1840’ta İngiliz Churchill tarafından çıkarılan ilk yarı resmi Türkçe gazetedir.
- Tercüman-ı Ahval: İbrahim Şinasi Efendi ile Agâh Efendi tarafından 1860’ta çıkarılan ilk özel Türkçe gazetedir. Bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar.
- Tasvir-i Efkâr: 1862’de Şinasi tarafından tek başına çıkarılan ikinci özel gazetedir; 1865’ten itibaren Namık Kemal tarafından devam ettirilmiştir.
- Muhbir: 1866’da Ali Suavi tarafından yayımlanmıştır.
- Hürriyet: 1869’da Namık Kemal ve Ziya Paşa tarafından Londra’da çıkarılmıştır.
- İbret: 1870 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır.
- Mecmua-i Fünûn: Münif Paşa tarafından çıkarılan dergi, Türk edebiyatında ilk dergi örneğidir.
- Diyojen: Teodor Kasap tarafından çıkarılan edebiyatımızın ilk mizah dergisidir.
Ayrıca, Dağarcık ve Kırkambar dergileri de Tanzimat I. Dönemi’nin diğer önemli dergilerindendir.
Tanzimat Edebiyatı II. Dönemi’nde Gazetecilik ve Dergicilik
Tanzimat II. Dönemi‘nde, gazete türünün birinci dönemindeki işlev ve etkinliği sona ermiştir. Gazetelerde işlenen konularda değişiklik yapılmış; siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerine günlük sıradan olaylar ele alınmıştır. Bu dönemde makale, toplumsal işlevinden uzaklaşıp edebi makale özelliğine bürünmüştür.