İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı, tarihin bilinmeyen dönemlerinin derinliklerinden başlayarak, İslamiyet’in kabulüyle birlikte 8. ve 10. yüzyıllara kadar uzanan bir süreçtir.
Dönemler ve Tanımlar
M.S. VI. yüzyıla kadar olan dönemde, bu edebiyatın sözlü eserleri önemli bir yer tutar. İlerleyen zamanlarda yazılı eserlerin ortaya çıkmasıyla birlikte edebiyatın ikinci aşaması olan Yazılı Edebiyat dönemi belirginleşmiştir. Bu dönemin en dikkat çekici yanı, destan geleneğinin yaygınlığıdır; bu nedenle bu aşamaya “destan dönemi” denilmektedir.
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı’nın Temel Özellikleri
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı, yabancı etkilerden uzak bir şekilde, atlı göçebe yaşam tarzının izlerini barındırmaktadır. Bu dönem, sosyal yaşam ve inançların edebi eserlere yansıdığı bir süreçtir. Şamanizm, Maniheizm ve Budizm gibi dinlerin etkisiyle şekillenen bu edebiyat, yerli ve milli bir karakter taşımaktadır.
Eserlerin büyük çoğunluğu anonimdir ve öz Türkçe ile kaleme alınmıştır. Dilde yabancı kelimelere nadiren rastlanmaktadır. Temaları arasında ölüm, doğa sevgisi, kahramanlık, aşk ve savaş gibi konular sıkça işlenmiştir.
Şiir, İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı’nda en belirgin edebi türdür. Dönemin dini liderleri olan şaman, baksı, ozan ve kam, ilk şiir örneklerini vermiştir. Bu dönemin şiirlerinde genellikle hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimi tercih edilmiştir; yarım uyak da yaygın bir şekilde kullanılmıştır.
Şiirler, yas törenleri olarak bilinen yuğ, av kutlamaları olan sığır ve toplu ziyafetler için düzenlenen şölenlerde söylenmiştir. Yazılı eserlerin sayısı oldukça azdır ve genellikle sözlü geleneklere dayanmaktadır.
Edebiyatın İki Bölümü
Bu edebiyat dönemi, Sözlü Edebiyat ve Yazılı Edebiyat olmak üzere iki ana kısma ayrılır. Sözlü dönem edebiyatının başlıca ürünleri arasında sav, sagu, koşuk ve destan yer almaktadır. Yazılı dönem Türk edebiyatında ise en eski belgeler arasında Göktürk Kitabeleri (Orhun Abideleri) bulunmaktadır. Bu türdeki eserler, Türk tarihine ve yaşam biçimine dair değerli bilgiler sunmaktadır.