Gezi Yazısı Nedir?

Gezi Yazısı Nedir?

Bir kişinin gezip gördüğü yerleri, bu yerlerle ilgili edindiği gözlemleri ve izlenimleri aktardığı yazı türüne gezi yazısı denir. Gezi yazıları, insanların daha önce görmediği yerlere karşı besledikleri merak duygusunun bir ürünüdür.


Gezi Yazılarının Özellikleri

  1. Seyahatname Olarak Bilinir: Gezi yazıları, aynı zamanda “seyahatname” veya “seyyah yazıları” olarak da adlandırılır.
  2. Gerçeklik Üzerine: Bu yazılar hayal ürünleri değil, yaşanmış gerçeklere dayanan yazılardır.
  3. İlginç Detaylar: Gezi yazılarında gezilen yerlerle ilgili ilginç ve dikkat çekici ayrıntılar öne çıkar.
  4. Bilgilendirme Amacı: Gezi yazılarının temel amacı, okuyucuyu bilgilendirmek ve gezip görme isteği uyandırmaktır.
  5. Çeşitli Konular: Yazılarda, gezilip görülen şehirler, kültürel alışkanlıklar, gelenekler, tarihi ve turistik yerler ile doğal güzellikler etkileyici bir üslupla anlatılır.
  6. Yer Seçimi: Gezi yazıları, hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki yerleri kapsayabilir.
  7. Belge Niteliği: Tarih, coğrafya, folklor ve toplumbilim açısından önemli birer belge olarak değerlendirilebilir.
  8. Rehber Niteliği: Okuyuculara öğretici ve aydınlatıcı bilgiler sunduğundan gezi yazıları birer rehber işlevi görebilir.
  9. Kültürel Alışveriş: Gezi yazıları, farklı kültürler arasında alışverişi teşvik ederek toplumları tanıtıcı özellik taşır.
  10. Gözlem Gücü: Gözlem, gezi yazılarında kritik bir öneme sahiptir; bu yazılar, iyi bir gözlem sonucunda kaleme alınır.
  11. Anlatım Biçimleri: Gezi yazılarında öyküleyici, açıklayıcı ve betimleyici anlatım tarzları kullanılır. Yer yer karşılaştırma ve örnekleme yöntemlerinden yararlanılır.
  12. Özgün Anlatım: Yazılarda, yazarın dikkati ile anlatılacak yerler seçilir. Her yazar, gördüklerini kendine özgü bir bakış açısıyla aktardığı için aynı yer hakkında yazan iki kişinin anlatımı farklılık gösterebilir.
  13. Birinci Tekil Kullanımı: Gezi yazılarında genellikle birinci şahıs (“ben”) bakış açısı hakimdir.
  14. Planlı Yazım: Gezi yazıları bir plan dâhilinde, genellikle gezinin başlangıç ve bitiş tarihlerine göre kronolojik olarak oluşturulur.
  15. Dil Kullanımı: Yazılarda sade ve anlaşılır bir dil tercih edilmelidir. Ancak aynı zamanda edebi bir dil de kullanılabilir.
  16. Gözlem ve Bilgi: Gezi yazıları belgeler içerdiğinden yazar, yalnızca gözlemlerine yer vermeli ve farklı bilgiler aktarmaktan kaçınmalıdır.
  17. Düzyazı Şeklinde: Gezi yazıları çoğunlukla mensur (düzyazı) biçiminde kaleme alınır, fakat nadiren manzum olarak yazılanlar da bulunmaktadır.
  18. Görsellerle Destekleme: Anlatım, fotoğraflarla desteklenmelidir.
  19. Özgünlük: Anlatılanların daha önce aktarılmamış olmasına dikkat edilmeli; eğer aktarılmışsa, farklı ve özgün yönleri ön plana çıkarılmalıdır.
  20. Çeşitli Türler: Gezi yazılarının bazıları doğrudan; bazıları ise mektup, günlük, röportaj gibi türlerin teknikleriyle kaleme alınabilir. Bu teknikler kullanılsa bile yazarın gözlem gücü önemlidir.
  21. Not Alma: Yazar, gezi sırasında birçok yer görmekte ve insanlarla tanışmakta; bu nedenle hatırlanması zor olan bilgileri not alır.
  22. Okuyucu Deneyimi: Başarılı bir gezi yazısında okuyucu, kendisini yazı boyunca yazarla birlikte geziye çıkmış gibi hissetmelidir.

Gezi Yazısı ile Anı Türü Arasındaki Farklar

Anı ve gezi yazısı türleri birbirine benzerlik gösterir. Ancak anı türünde yazar kendisini ön plana çıkarırken, gezi yazısında gözlem unsuru daha baskındır. Anılarda yazar, kişisel deneyimlerine daha fazla vurgu yaparken, gezi yazısında gözlem ön plana çıkar ve yazar arka planda kalır.

  • Betimleme Farkı: Anı türünde çevre betimlemesi daha az, kişi betimlemesi daha fazladır. Gezi yazıları ise daha gerçekçi ve inandırıcıdır.

Dünya Edebiyatında Gezi Yazıları

Gezi yazılarının kökenleri çok eski zamanlara dayanır. Hun hükümdarı Atilla’ya gönderilen Priskos‘un eserleri ile Kilikyalı Zemarkhos‘un Bizans İmparatorluğu elçisi olduğu dönemde tuttuğu notlar, gezi yazılarının ilk örneklerini oluşturur.

Nasır Hüsrev’in hacca giderken yazdığı notlar ile Anadolu ve Mısır izlenimlerini içeren “Sefername” eseri de önemli gezi yazıları arasında yer alır.

Venedikli gezgin Marco Polo ve Arap gezgin İbn-i Batuta da önemli gezi yazarlarıdır. İbn-i Batuta, özellikle Anadolu ve Horasan’ı konu edinmiştir. Marco Polo’nun Orta Asya ve Yakın Doğu’da gerçekleştirdiği seyahatten yazdığı eserler ise birçok dile çevrilmiştir.

Dünya edebiyatında önemli gezi yazıları şunlardır:

  • Doğuya Yolculuk: Gerard de Nerval
  • İsfahan Seyahatnamesi: Pierre Loti
  • İstanbul: Edmondo de Amicis
  • İstanbul Seyahatnamesi: Josephus Grelot
  • Sultanlar Kentine Yolculuk: Salomon Schweigger
  • Dünyanın Hikâye Edilişi: Marco Polo
  • Erzurum’a Yolculuk: Aleksandr Puşkin

Türk Edebiyatında Gezi Yazıları

Türk edebiyatında ilk gezi kitabı, ünlü denizci Seydi Ali Reis’in “Miratü’l Memalik” (Ülkelerin Aynası) adlı eseridir. Bu eserde, Seydi Ali Reis, Portekizlilere karşı yapılan büyük bir savaş sırasında yaşadığı maceraları ve Hindistan, Afganistan, Buhara ile Maveraünnehir üzerinden Edirne’ye kadar uzanan izlenimlerini aktarmaktadır.

Kâtip Çelebi’nin “Cihannüma” adlı eseri, Osmanlı Devleti’nin birçok yerini dolaşarak edindiği izlenimleri içermesi açısından önemli bir eserdir. Nabi’nin “Tuhfetü’l Harameyn” eseri de gezi yazısı türünün güzel örneklerindendir.

Edebiyatımızda en önemli gezi eseri, şüphesiz Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı ünlü **”Seyahatname”**dir. Bu eser dünya edebiyatında da tanınmaktadır. On cilt halinde kaleme alınan eserin ilk kısmı İstanbul’u konu alır. Evliya Çelebi, tam 40 yıl boyunca Osmanlı toprakları içinde ve dışında gezip gördüğü yerleri bu eserinde aktarır. Bursa, Trabzon, İzmir, Hicaz, Avusturya, Mısır, Dağıstan ve Habeşistan gibi yerler bu eserinde öne çıkan mekanlardandır. Çelebi, gezdiği yerlerin tarihi, etnografik, kültürel ve coğrafi özelliklerini sade ve akıcı bir dille kaleme almıştır. Eser, bir söyleşi havası taşır.

  1. yüzyılda Avrupa ve Yakın Doğu ülkelerine görevlendirilen elçilerin yazdığı sefaretnameler de birer gezi yazısı niteliği taşır. Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi’nin “Fransız Sefaretnamesi”, bu açıdan önemlidir. Çelebi, bu eserinde Lale Devri’nde Fransa’daki elçilik görevine dair gözlemlerini aktarmaktadır.
  2. yüzyılda Türk edebiyatında gezi yazılarına ilgi oldukça artmıştır. Denizc

iler bu alanda öne çıkarak Uzak Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki izlenimlerini edebiyatımıza kazandırmışlardır.

Tanzimat Dönemi‘nde bu türe olan ilgi daha da artmıştır. Ahmet Mithat Efendi’nin kaleme aldığı “Avrupa’da Bir Cevelan”, bu türün güzel örneklerinden biridir. Bu eserde yazar, İstanbul’dan başlayarak Stockholm’e kadar olan tren yolculuğunu ve dönüş yolunda Avrupa’daki gözlemlerini aktarır.

Direktör Ali Bey’in “Seyahat Jurnali” de bu dönemdeki önemli gezi yazılarından bir diğeridir. Cenap Şahabettin, Hicaz yolculuğunu aktardığı “Hac Yolunda” ve Avrupa gezisi sırasında edindiği izlenimleri kaleme aldığı “Avrupa Mektupları” gibi eserleriyle bu türe katkı sağlamıştır.

Fecriati Edebiyatı döneminde Ahmet Haşim’in “Frankfurt Seyahatnamesi”, önemli bir gezi yazısı örneğidir. Yazar, tedavi amacıyla gittiği bu şehirdeki izlenimlerini ve şehirle ilgili özellikleri dile getirir. Ahmet Haşim, bu yazıları önce ayrı ayrı yayımlar; daha sonra ise bunları bir kitapta toplar. Yazarın Frankfurt’ta geçirdiği süre boyunca yaşadığı yalnızlık ve mutsuzluk da eserde yer bulur.

Sonraki yıllarda Falih Rıfkı Atay, Deniz Aşırı, Bizim Akdeniz, Taymis Kıyıları, Yolcu Defteri, Tuna Kıyıları gibi eserleriyle Türk edebiyatında önemli gezi yazıları sunmuştur. Bu eserler, yazarın kişisel gözlemlerine ve farklı bilgi ve belgelere dayanarak betimleme ve yorumlarını içermektedir.

Reşat Nuri Güntekin’in “Anadolu Notları” adlı eseri de gezi yazısı türünde önemli bir yapıttır. Bu eserde yazar, Anadolu gezisi sırasında yaşadığı olayları kaleme alır. “Anadolu Notları”, adından da anlaşılacağı üzere çeşitli notların derlemesinden oluşmuş olup, Anadolu’nun sosyal tarihi hakkında bilgi verir. Anadolu’nun güzellikleri ve halkın yaşayış tarzı bu eserde öne çıkar.


Gezi Yazısı ile İlgili Örnekler

Örnek 1: “Viyana’nın Bedesten Çarşısı” – Evliya Çelebi

Viyana’da bulunan bu çarşı, toplamda bin beş yüz dükkândan oluşmaktadır. Düzenli ve şenlikli bir yapıya sahip olan bu çarşıda her dükkân, adeta bir Mısır hazinesi sunmaktadır. Sokaklar boyunca yayılmış olan saatçiler, kuyumcular ve terziler, göz alıcı sanatlarıyla dikkat çekiyor. Değişik çeşitlerdeki saatler, canlı hayvan figürleri ile süslenmiş ve izleyenleri büyüleyecek kadar etkileyici.

Örnek 2: “İstanbul Beyanındadır” – Evliya Çelebi

Bu şehir, Hazret-i Süleyman tarafından kurulduğu söyleniyor. Türklerin bu kenti alması ise Kuran’daki “Kutlu Belde” ifadesiyle ilişkilendirilmektedir. İstanbul’un yeryüzündeki benzeri yoktur. Yunan ve diğer tarihçiler, İstanbul’un kuruluşunu benzer hikâyelerle anlatmaktadır.

Örnek 3: “Viyana’da Bir Hastanın Ameliyatı” – Evliya Çelebi

Viyana’da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Doktorlar bu mermiyi çıkarmak için ameliyata başladılar. Ameliyat sırasında, hastanın kafatasını açtılar ve mermiyi çıkardılar. Bu süreç, hem ilginç hem de korkutucuydu.

Örnek 4: “Otoray Yolculuğu Niğde-Kayseri” – Reşat Nuri Güntekin

Niğde’ye yaklaşırken, bir arkadaşım bana Faruk Nafiz’in hanını gösterdi. Bu han, Faruk Nafiz’in şiirinde bahsettiği mekân. Yolculuk boyunca çok keyif aldım, çünkü Otoray beni uçuyormuşum gibi bir hisle taşıyordu.

Örnek 5: “Roma’da” – Yusuf Ziya Ortaç

Roma’ya üçüncü gelişimdi ve bu şehir bana her seferinde yeni bir güzellik sunuyordu. Her heykel ve anıt, kendine özgü bir estetiğe sahipti. Sokaklarda dolaşan heykeller, gerçek bir vatandaşı aratmıyordu.

Örnek 6: “Güzelim Taşkent” – Yavuz Bülent Bakiler

Taşkent’e inişimizde, güneşin ilk ışıkları toprağı öpüyordu. Uçakla yolda ilerlerken, güzel bir rüzgâr yüzümü okşadı. Taşkent, modern bir şehir olmasının yanı sıra, aynı zamanda köklü bir geçmişe sahipti. Şehirdeki yapılar, Türk-İslâm medeniyetinin izlerini taşıyordu.

Yorum yapın