Nabi 17. Yüzyıl Osmanlı Şairi ve Hikemi Şiirin Öncüsü

Hayatı ve Halep Dönemi

Nabi, 1642 yılında doğmuş ve 1712 yılında vefat etmiştir. Şiir hayatına önemli katkılarda bulunan bu sanatçı, Muhasip Paşa‘nın vefatının ardından yaklaşık 25 yıl boyunca Halep’te yaşamıştır. Bu süre zarfında evlenip bir aile kuran Nabi, Halep’te devletin sunduğu imkanlar sayesinde konforlu bir yaşam sürmüştür.

1712’de İstanbul’da hayatını kaybeden Nabi, Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir. Halep’teki dönemi, onun eserlerini kaleme aldığı verimli bir dönem olarak kaydedilmiştir.

Edebi Kişiliği ve Şiir Anlayışı

Nabi, “Şeyhü’ş Şuara” unvanıyla anılan bir şairdir ve klasik Şark ve İslam ilimlerini derinlemesine bilen bir âlimdir. Şiirlerinde, duygu ve hayalden çok düşünce ve mana ön plandadır. Farklı temalar üzerinde derinlemesine düşünerek, özgün bir anlam oluşturmayı hedefler. Nabi’ye göre şiirdeki anlam, daha önce söylenmemiş ve işitilmemiş olmalıdır.

Nabi, divan edebiyatının en sosyal ve toplumsal yönü ağır basan şairlerinden biri olarak kabul edilir. Şiirlerinde hayatın gerçeklerinden, karşılaşılan zorluklardan ve sosyal sorunlardan yola çıkarak, okuyucusuna önemli mesajlar vermeyi amaçlar. Şiirlerinde sıkça öğütlere yer vererek, topluma dair eleştirilerini ifade eder. Dindar bir kişilik sergileyen Nabi, bu özelliğini eserlerine de yansıtmıştır. Onun eserlerinde ahlaki değerler ve insani duyarlılık sıkça ön plandadır.

Nabi, Hikemi Şiir akımının kurucusu olarak tanınır. Bu akım, okuyucuya bilgi ve öğüt vermeyi ilke edinmiş, onu aydınlatmayı hedeflemiştir. Nabi’nin yaşamış olduğu dönemin sosyal koşulları, bu şiir anlayışının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Eserlerinde açık ve akıcı bir dil kullanırken, didaktik (öğretici) şiirler yazmayı amaçladığından dili sade ve süsten uzaktır.

Nabi, hem manzum hem de mensur eserlerde önemli bir yere sahiptir. Didaktik şiir yazma amacı güttüğünden, anlaşılması zor ifadelerden kaçınmazken; edebi sanatlar, mazmunlar ve cinas gibi unsurları eserlerinde kullanmıştır. Ancak bu unsurları kullanırken aşırıya kaçmamaya özen göstermiştir. Ayrıca, şiirlerinde atasözleri ve deyimlerden faydalanmış, kendi sözleri de zamanla atasözü haline gelmiştir. Türkçeye büyük bir hayranlık duyan Nabi, Arapçayı iyi bilmesine rağmen her zaman Türkçeyi tercih etmiştir.

Nabi’nin gazelleri, redif kullanımıyla da dikkat çekmektedir. “Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan zerre, İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre.” dizelerinde, mahlasının anlamını da irdelemektedir. Nabi’nin toplamda altısı manzum, dördü mensur olmak üzere on eseri bulunmaktadır.

Eserleri

  • Divan: Nabi’nin Türkçe ve Farsça olmak üzere iki ayrı divanı mevcuttur. Farsça divanı, Türkçe divanın içinde yer almakta ve toplamda 39 sayfadan oluşmaktadır.
  • Hayriye: Oğlu Ebulhayr Mehmet için yazdığı didaktik bir eser olan Hayriye, mesnevi formunda kaleme alınmış ve hikemi tarzın en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu eser, dini, milli, ahlaki ve insani değerleri gençlere aktarma amacı taşır.
  • Hayrabad: Aşk temalı bir mesnevi olan Hayrabad, masalsı unsurlar içermekte ve Feridüddin Attar‘ın eserinden esinlenerek yazılmıştır.
  • Surname: IV. Mehmet’in şehzadeleri için Edirne’de düzenlenen sünnet düğünlerini anlatan eser, düğünlerdeki eğlenceleri, hediyeleri ve davetlileri konu alır. 578 beyitten oluşan bu yapıtta, dönemin sosyal yaşamı gözler önüne serilmektedir.
  • Tuhfetü’l Harameyn: Nabi’nin hac yolculuğunu anlattığı bu eser, 1265 yılında İstanbul’da basılmıştır.
  • Münşeat: Nabi’nin mektuplarını içeren bu yapıt, onun hayatına ve yaşadığı döneme dair önemli bilgiler sunmaktadır.
  • Hadis-i Erbain Tercümesi: Camî tarafından Farsça yazılmış olan 40 hadisin Türkçeye çevrildiği bu eser, Nabi’nin dini bilgi birikimini yansıtır.

Nabi’nin Şiirlerinden Örnekler

Örnek 1:

Bir devle için çarha temennâdan usandık,
Bir vasl için ağyâra mudârâdan usandık!

Hicran çekerek zevk-i mülâkatı unuttuk,
Mahmur olarak lezzet-i sahbadan usandık!

Düştük kat-ı çoktan heves-i devlete amma,
Ol dâiye-i dağdağa fermâdan usandık!

Dil gamla dahi dest-ü giribandan usanmaz,
Bir yâr için ağyâr ile gavgadan usandık!

Nabi ile ol âfetin ahvâlini nakl et,
Efsane-i Mecnûn ile Leylâdan usandık!


Örnek 2:

Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz,
Bir neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz.

Çok da mağrûr olma kim mey-hâne-i ikbâlde,
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz.

Top-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine,
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz.

Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest,
Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz.

Bir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır ser-mâyesi,
Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz.

Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh,
Bî-aded mağrûr-ı sadr-ı i’tibârın görmüşüz.

Kâse-i deryûzeye tebdil olur câm-ı murâd,
Biz bu bezmin Nâbiyâ çokk bâde-hârın görmüşüz.


Örnek 3:

Bu giryeye ey dide-i pürnem ne verürler,
Bu cusiş-i bîhudeye bilmem ne verürler.

Eşgim kızıl oldukta o şuh etmedi rağbet,
Ey ceşm nükudun olıcak kem ne verürler.

Esbab-i huzuru giderüp sen ne kalursun,
Bilmem bu girancalığa ey gam ne verürler.

Bin raks edersen de yine def gibi cana,
Tâ etmeyicek kametini ham ne verürler.

Dil farz edelim layık-i ihsan imiş amma,
Halî olıcak kise-i âlem ne verürler.

Arz eyleme bîhude yere zahmını ey dil,
Yok hokka-i eyyamda merhem ne verürler.

Yok fethe medet niyyet ederlerse de Nabî,
Gencine-i ikbal mutalsem ne verürler.

Sonuç

Nabi, 17. yüzyıl Osmanlı edebiyatında önemli bir yer edinmiş, toplumsal ve ahlaki konuları işleyen eserleriyle edebi mirasımıza katkıda bulunmuştur. Hikemi şiir akımının kurucusu olarak, okuyucularına bilgi ve öğüt vermeyi hedeflemiş, yaşamın içinden aldığı temaları ustaca işlemiştir.

İlgili Google Aramaları İçin Anahtar Kelimeler

Nabi kimdir, Nabi eserleri, Nabi şiir anlayışı, Hayriye, Hayrabad, Osmanlı edebiyatı, Nabi’nin hayatı, Nabi şiir örnekleri, Hikemi Şiir akımı.

Yorum yapın