ŞAMANİZM NEDİR? BASİTÇE ENİNE BOYUNA ÖZETİ

ŞAMANİZM

Paleolitik çağdan günümüze kadar Sibirya ve Orta Asya topluluklarında süregelen inanç ve merasimler bütününe verilen isimdir. Şamancılık ya da Kamcılık olarak da bilinen Şamanizm, özünde şamanın yer aldığı, kendine özgü inanç ve ritüelleri barındıran bir vecd yöntemi olarak tanımlanabilir. Şaman kelimesi, Tunguzca’da “kâhin, sihirbaz” gibi anlamlar taşırken, Batılı etnologlar ve antropologlar tarafından “rahip, büyücü, hekim veya ruh avcısı” olarak tanımlanmıştır. Bu kelime, XVII. yüzyılın ortalarında Rusça’ya geçmiş ve bu yolla etnoloji kavramları arasında yerini almıştır. Tatarca ve Altayca’da şaman karşılığında “kam” (gam) kelimesi kullanılmaktadır. Eski Uygur metinlerinde, Kutadgu Bilig ve Codex Cumanicus gibi eserlerde de bu kelimenin izleri bulunmaktadır. Ayrıca Yakutça’da “oyun”, Moğolca’da “böge” veya “bö”, Kırgızca ve Kazakça’da “baksı/bahşı, karamurt, darger” terimleri, Samoyed dilinde ise “tadıbey” biçiminde yer alır. Kadın şamanlar ise “utagan, udagan, ubakan, utugan” gibi adlarla anılmaktadır.

Şaman kelimesinin kökeni hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazı araştırmacılar, şamancılığın kökeninin Budizm’e dayandığını ve bu inancın güneyde ortaya çıkarak Kuzey Asya’ya yayıldığını savunmaktadır. Onlara göre şaman kelimesi, Sanskritçe’de “dilenci-rahip” veya “Budist rahip” anlamına gelen “sramana” kelimesinden türemiştir. Bu bağlamda, Arapça’da Budizm’i ifade etmek için kullanılan “şe(ü)meniyye” teriminin de bu kökenden geldiği düşünülmektedir. Mircea Eliade, bu görüşün XIX. yüzyılda bazı şarkiyatçılar tarafından kabul gördüğünü, ancak daha sonra birçok araştırmacının şaman kelimesinin aslında Tunguzca kökenli olduğunu ve “sramana” ile ilişkili olmadığını belirttiğini ifade eder. Fakat başka bir grup araştırmacı, ilk görüşü yeniden öne sürerek, Orta Asya’daki Türk toplulukları tarafından benimsenen şaman inancının Lamacılık olarak bilinen Budist inancın yayılması ile ortaya çıktığını öne sürmüşlerdir. Eliade ise, Budist etkiyi ve etimolojik bağı kabul etmekle birlikte, şaman kültürünün Budizm’i önceden var olan ve Orta Asya’yı aşan bir inanç olduğunu vurgular.

Kamçatka yarımadasından başlayarak Kuzey ve Orta Asya, Kuzey Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Kore ve Japonya gibi geniş coğrafyalarda, çok eski zamanlardan beri uygulanan çeşitli tekniklerin genel adıdır. Şamanizm, genellikle Ural-Altay halkları ile ilişkilendirilmekte olup, Rus ve İskandinav araştırmacılar tarafından evrimci teoriler doğrultusunda “animizmin bir sonraki aşaması, doğanın kişileştirilmesini esas alan, düalist ruh ve dünya görüşüne dayanan bir inanç sistemi” olarak tanımlanmıştır. Özellikle Sibirya Şamanizmi üzerine yeni bir teori geliştiren R. N. Hamayon, şaman âyinlerinin temelinin ruhlar tarafından canlandırılmış hayvan bedenlerini kutsamak ve insanın ava müdahalesini gerçekleştirmek olduğunu ileri sürmüştür. Eliade ise, Şamanizm’in mistik doğasını öne çıkararak onu en eski vecd tekniklerinden biri, şamanı da bir ruh uzmanı ve vecd ustası olarak nitelemiştir. Eliade’ye göre Arktika, Sibirya ve Orta Asya kültürlerinde iki temel alan mevcuttur: biri göktanrı ekseninde oluşmuş dinî alan, diğeri ise vecd deneyimi ve sihirle ilişkili olan Şamanizm’dir. Eski Türkler’deki din ve sihir alanlarına benzer bir ayırım, Ziya Gökalp tarafından Toyonizm ve Şamanizm olarak ifade edilmiştir. Hikmet Tanyu, Toyonizm’in Budizm karşılığı olduğunu, Şamanizm’in ise farklı inançlar için yanlış bir adlandırma olduğunu belirterek Eski Türklerin tek tanrı inancını benimsediğini savunmuştur. M. Fuad Köprülü ise Şamanizm’i bir din olarak kabul etmiş ve Orta Asya Türk-Moğol Şamanizmi’nin İslâm tarikatları üzerinde etkili olduğunu ifade etmiştir. Irene Melikoff da Anadolu Alevîliği’nde yer alan kırklar semahını doğrudan Şamanizm ile ilişkilendirerek Alevîlik içerisinde birçok şamanî unsurun bulunduğunu belirtmiştir.

Modern araştırmacılar, Şamanizm’i üç gruba ayırmaktadır: geleneksel Şamanizm, İslâmlaştırılmış Şamanizm (Baksılık) ve günümüzde Batılılar tarafından yeniden uygulanan Yeni Şamanizm. Şamanizm’in temelini ruhlara yönelik inanç oluşturmaktadır. Şamanların görevleri bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir; genelde ruhlar ve tanrılar âlemi ile irtibat kurarak insanları kötü ruhların etkisinden korumak veya kurtarmak üzerine odaklanırlar. Farklı kültürlerin etkisiyle şamanî kozmolojide tam bir görüş birliği yoktur. Genellikle evren üç kısma ayrılır: gök (yukarı dünya), yeryüzü (orta dünya) ve yer altı (aşağı dünya). Gökte Altaylar tarafından “Bay Ülgen”, Yakutlar tarafından ise “Ürün Aar Toyon” olarak bilinen iyi ruhlar bulunmaktadır. Yeryüzünde insanlar, yer altında ise kötülük tanrısı Erlik Han ve ona bağlı kötü ruhlar mevcuttur. Ülgen, evrenin yaratıcısı olan ruhtur; ancak göktanrısından farklıdır. İlkbahar, yaz ve sonbahar âyinlerinde Ülgen için beyaz bir kısrak kurban edilmesi adeti vardır. Ülgen’in yedi oğlu, dokuz kızı ve bir dizi yardımcı ruhunun bulunduğuna inanılmaktadır. Altaylılar, her boyun Ülgen’in oğullarından birini kendi koruyucusu olarak kabul ederken, Yakutlar’a göre Ürün Aar Toyon’un maiyetinde çeşitli tabiat olaylarını yöneten yedi ilâh bulunmaktadır. Bu tanrı veya ruhların sayısı, yerleri, adları ve görevleri topluluklara göre değişiklik göstermektedir. Altaylılar’a göre yer altında yaşayan kötü ruhların başında Erlik Han yer alırken, Yakutlar’da bu ruh Arsan Duoloy olarak bilinir. Erlik, insanlara hastalık bulaştırarak kurbanlar kesilmesi için hürmet edilmelerini sağlamak amacıyla ruhu alıp yer altına götürmektedir. Şaman, Erlik’in elinden ruhu kurtarmak için yedi engeli (putak) aşmak zorundadır. Erlik’in yer altında yaşayan yedi veya dokuz oğlu ve kızı bulunmaktadır; bu ruhlar yer altı ve yer üstündeki bütün kötü ruhları idare etmekte ve şamanı yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Erlik’e at kurban edilmezken, çocuklarına yalnızca zayıf ve sakat hayvanlar kurban edilebilir. Yer altındaki ruhlardan biri de Altaylılar tarafından “üzüt” veya “aza” olarak adlandırılan ölüm ruhlarıdır. Bu ruh, birinin ölmesinin ardından evlere girmeye çalışmaktadır. Altaylılar’ın “körmözler”i de ölü ruhlarıdır; bu ruhlar insanların ruhlarını çalarak hastalanmalarına neden olmaktadır. Yakutlar’da bu ruhlara “abası” veya “yör” denir. Bu ruhlar şaman hastalığına sebep olur. Altaylılar’a göre Erlik, insan ruhunu almak için gönderdiği “aldaçılar” aracılığıyla insanları etkiler. Ölüm halinde ruh, bir kuş gibi uçar ve ölen kişinin ruhunun bir yıl süreyle evlere geri dönebildiğine inanılmaktadır. Türk toplulukları ayrıca “ıduk yir-sub” denilen yer-su ruhlarına da inanırlar; her yerin bir sahibi (iye) olduğuna ve yeryüzünde bir iş yapılmadan önce o yerin sahibinden izin alınması gerektiğine inanılır.

Bu iyi ve kötü ruhlar, doğum ve ölüm ile de ilişkilendirilir. Altaylılar’a göre insanın “kut” adı verilen ruhu gökte bulunur. Ülgen, çocuğun doğması için oğlu Yayık’a emir verir ve Yayık, babasının emrini tebliğ eder. Yayık, gökteki Süt Ak Göl’den (Cennet gölü) canı alarak çocuğun doğmasını sağlar. Yakutlar, çocuğun doğumunu da farklı bir inançla açıklarlar; onlara göre ruh, ilk doğum anında bir kuş olarak yeryüzüne gelir. Eğer ruh, doğum sırasında kaybolursa, çocuk hastalıklarla karşılaşabilir. Bununla birlikte, ruhun özlem duyması, yaşlılık ve ölüm gibi süreçlerle de ilişkilendirilir. Altaylılar, ölüm anında ruhun gökyüzüne yükseldiğine ve orada ruhun yeniden doğum için hazırlık yapacağına inanırlar.

Şamanın Rolü ve İşlevi

Şaman, bu inançlar sisteminde merkezi bir figürdür. Şamanlar, ruhlar âlemiyle iletişim kurma yeteneğine sahip olan kişiler olarak kabul edilir. Genellikle topluluk içinde saygı duyulan ve belirli bir otoriteye sahip olan şamanlar, sağlık sorunları, ruhsal rahatsızlıklar ve çeşitli doğal olaylar hakkında topluluğa rehberlik ederler. Şaman, belirli bir ritüel sürecinde kendini transa sokarak ruhlarla irtibat kurar. Bu süreçte davul çalma, dans etme veya şarkı söyleme gibi teknikler kullanılır. Şamanın, ruhlardan gelen mesajları topluluğa iletmesi beklenir ve bu mesajlar genellikle hastalıkların nedenleri, avlanma şansları veya tarım faaliyetlerinin başarısı hakkında bilgi içerir.

Şamanın temel işlevleri arasında iyileştirme, ruhları çağırma, tanrılara kurban sunma ve toplumsal olaylarda rehberlik etme yer alır. Özellikle hastalıkların tedavisi için ruhlarla irtibat kurarak onları ikna etme, ruhun geri kazanılması veya ruhlar arasındaki dengeyi sağlama gibi görevleri vardır. Şaman, genellikle toplum içinde bir köprü işlevi görür; hem dünyevi yaşamla hem de ruhlar âlemiyle bağlantı kurarak, insanları koruma ve rehberlik etme rolünü üstlenir.

Şamanizm ve Modern Dünyada Yeri

Günümüzde Şamanizm, farklı kültürlerde ve topluluklarda çeşitli biçimlerde yaşamaya devam etmektedir. Modern zamanlarda, özellikle Batılı toplumlar arasında “Yeni Şamanizm” olarak adlandırılan bir akım ortaya çıkmıştır. Bu akım, geleneksel şaman ritüellerini ve inançlarını yeniden yorumlayarak yeni bir ruhsal deneyim arayışına yönelmiştir. Bu bağlamda, meditasyon, doğayla bağlantı kurma ve ruhsal iyileşme gibi uygulamalar, modern yaşamın karmaşası içinde yeniden değer kazanmıştır.

Özetle, Şamanizm, insanlık tarihinin en eski inanç sistemlerinden biridir ve ruhlar âlemiyle olan bağlantıları, insanlıkla doğa arasındaki ilişkiyi derinleştiren bir anlayış sunmaktadır. Geleneksel olarak köklü bir geçmişe sahip olan bu inanç, modern dünyada da varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Şamanizm, sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda toplulukların kültürel kimliklerinin bir parçası olmuştur ve ruhsal deneyim arayışlarının evrimiyle günümüz dünyasında yeni anlamlar kazanmıştır.

Yorum yapın