Âşık Sümmani, Türk halk edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Erzurum’un Narman ilçesine bağlı Sâmikale köyünde dünyaya gelen Sümmani, asıl adı Hüseyin olan bir halk ozanıdır. Çocukluğu köyünde çobanlık yaparak geçen Sümmani, daha sonra şiirle ilgilenmiş ve halk arasında tanınan bir şair olmuştur.
Sümmani’nin Hayatı
Sümmani’nin hayatı hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, şiirlerinden ve halk arasında anlatılan hikayelerden yola çıkarak bazı çıkarımlar yapmak mümkündür. Köy hayatının zorluklarına ve doğanın güzelliklerine yakından tanık olan Sümmani, şiirlerinde bu deneyimlerini yansıtmıştır. Aynı zamanda tasavvufi bir yönü olan Sümmani, şiirlerinde din ve ahlak konularına da yer vermiştir.
Sümmani’nin Edebi Kişiliği
Sümmani, hem klasik divan şiirine hem de halk şiirine hakim olan bir şairdir. Divan şiirinde gazel, kaside gibi türleri kullanırken, halk şiirinde ise koşma ve destan gibi türlere başvurmuştur. Özellikle “Sümmani ile Gülperi” destanı ile tanınan şair, şiirlerinde aşk, ayrılık, doğa, kahramanlık, tasavvuf ve toplumsal eleştiri gibi konulara yer vermiştir.
Sümmani’nin şiirlerinin en önemli özelliklerinden biri, halk dilini kullanmasıdır. Şiirlerinde kullandığı sade ve akıcı dil, onu halk arasında daha popüler hale getirmiştir. Ayrıca Sümmani, şiirlerinde doğa tasvirlerine sıklıkla yer vermiştir. Dağlar, ovalar, ırmaklar gibi doğal güzellikler, Sümmani’nin şiirlerinde önemli bir yer tutar.
Sümmani’nin Etkisi
Sümmani, sadece kendi döneminde değil, sonraki nesiller için de önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Özellikle Doğu Anadolu bölgesinde birçok şair, Sümmani’den etkilenerek şiirler yazmıştır. Sümmani’nin şiirleri, halkın diline yerleşmiş ve bugün bile birçok kişi tarafından ezbere bilinmektedir.
Sümmani’nin Mirası
Sümmani, Türk halk edebiyatına önemli katkılarda bulunmuş bir şairdir. Hem klasik divan şiirine hem de halk şiirine hakim olması, onu diğer şairlerden ayıran en önemli özelliklerinden biridir. Sümmani’nin şiirleri, Türk kültürünün zenginliğini gösteren önemli bir miras olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Âşık Sümmani, Anadolu’nun kalbinden yükselen güçlü bir sestir. Şiirlerinde aşkın coşkusunu, ayrılığın acısını, doğanın güzelliğini ve hayatın anlamını yansıtan Sümmani, Türk halk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak anılmaya devam edecektir.
Sümmani: Duyguların ve Edebiyatın Ustası
Hayatı ve Doğumu
Asıl adı Hüseyin olan Sümmani, 1861 yılında Erzurum’un Narman ilçesinin Samikale köyünde dünyaya gelmiştir. Babası çobanlık yaptığı için, Sümmani de küçük yaşlarından itibaren bu mesleği üstlenmek zorunda kalmıştır.
Aşık Geleneği ve Şiir Yolculuğu
Doğu Anadolu’daki geleneksel âşıklık geleneğine sıkı sıkıya bağlı olan Sümmani, âşık olmanın verdiği ilhamla şiirler yazmıştır. Ömrü boyunca pek çok çırak yetiştiren Sümmani, bade içen halk ozanları arasında kendine has bir yer edinmiştir. Bade içmesi ve rüyasında âşık olması, onun bu geleneğe olan bağlılığının somut örnekleridir.
Rüyalar ve Aşk
Sümmani, yalnızca 11 yaşındayken 18 saat süren derin bir uykuya dalar. Bu sırada gördüğü rüyada, üç derviş ona bade sunar. Rüyasında ona, Badehşan’da yaşayan Abbas Han’ın kızı Gülperi’nin sureti gösterilir. Bu olay, Sümmani’nin kalbinde aşk ateşini alevlendirir ve ömrü boyunca hayali sevgilisi Gülperi’yi bulmak için birçok ülkeyi dolaşmasına sebep olur. Yaşadığı maceraları ise Sümmani ile Gülperi hikâyesinde dile getirmiştir.
Şiirlerinin Temaları
Şiirlerinde genellikle tasavvuf, sevgi ve nasihat konularını işlemiş olan Sümmani, eserlerini ağırlıklı olarak hece ölçüsüyle kaleme almıştır. Özellikle 11’li hece kalıbını tercih eden şair, halk söyleyişlerinin en güzel örneklerini orijinal ve yaratıcı bir biçimde sunmaya çalışmıştır.
Kendi Tarzını Oluşturma
Sümmani, âşıklık geleneğinde kendine özgü bir tarz geliştirmiştir ki bu tarz Sümmani tarzı olarak adlandırılır. Sümmani ağzı olarak bilinen bu ezgi, birçok türküde etkileyici bir biçimde kullanılmıştır.
Eserleri ve Konuları
Sümmani, pek çok destan, semai, koşma ve hikâye kaleme almıştır. Destanlarında deprem, sosyal sorunlar ve yangın gibi acı olayları işlerken, semai ve koşmalarında aşk, insan ve doğa sevgisini ustalıkla yansıtmıştır.
Vefatı ve Mirası
Sümmani, 1915 yılında doğduğu yer olan Erzurum’un Narman ilçesinin Samikale köyünde hayata gözlerini yummuştur. Onunla birlikte hayali sevgilisi Gülperi de vefat etmiştir. Sümmani’nin eserleri, Türk halk edebiyatında derin izler bırakmış ve duyguların ifadesinde bir milat olmuştur. Edebiyat dünyasında bıraktığı bu miras, günümüzde de hala yankı bulmakta ve yeni nesiller tarafından ilgiyle okunmaktadır.
Sümmani’nin En Ünlü Şiirleri
Sümmani, halk edebiyatının parlayan yıldızlarından biri olarak, birçok etkileyici şiire imza atmıştır. “Gülperi” adlı şiiri, hayali sevgilisi Gülperi’ye olan derin aşkını ve özlemini dile getirdiği en bilinen eserlerinden biridir. Bu şiir, tasavvufi bir dille yazılmış olup, hem duygusal derinliği hem de estetik yapısıyla dikkat çeker. Ayrıca, “Aşk ve Şefkat” temalı şiirleri, sevgi ve insan ilişkilerine dair derin gözlemler sunar.
Sümmani’nin Şiirlerindeki Doğa Tasvirleri
Sümmani’nin şiirlerinde doğa, sadece bir arka plan değil, aynı zamanda duyguların ifadesinde bir araçtır. Özellikle dağlar, nehirler ve çiçekler, onun şiirlerinde sıkça rastlanan unsurlardır. “Gözlerin bir su gibi” dizesinde, suyun akışkanlığını ve temizliğini aşkın bir yansıması olarak kullanmıştır. Bu betimlemeler, okuyucunun zihninde canlı imgeler oluşturur ve doğanın güzelliklerini aşk ile harmanlayarak sunar.
Sümmani’nin Tasavvufi Yönü
Tasavvuf, Sümmani’nin şiirlerinde önemli bir yer tutar. “Aşkın en yüksek mertebesi” olarak gördüğü tasavvufi düşünceler, onun eserlerinde sıkça işlenir. “Bade içmek” gibi ritüeller ve derviş sembolleri, onun sanatını besleyen unsurlar arasında yer alır. Şiirlerinde sık sık ilahi aşk temasıyla, insanın yaratıcıya olan derin bağlılığını dile getirir. Bu bağlamda, Sümmani’nin eserleri, tasavvuf edebiyatına önemli katkılarda bulunmuştur.
Sümmani’nin Diğer Halk Ozanlarıyla Olan Benzerlikleri ve Farklılıkları
Sümmani, halk ozanları geleneğinin önemli bir temsilcisi olarak, birçok benzerlik taşısa da kendine has bir tarz geliştirmiştir. Karacaoğlan ve Âşık Ömer gibi ustalardan etkilenmiş olsa da, Sümmani tarzı olarak adlandırılan özgün bir üslup geliştirmiştir. Özellikle, kullandığı hece ölçüsü ve tasavvufi temalar, onun diğer ozanlardan farklılaşmasını sağlar. Diğer halk ozanları daha çok gündelik yaşamı ve toplumsal sorunları işlerken, Sümmani, daha derin duygusal ve tasavvufi konulara yönelmiştir. Bu bağlamda, hem geleneksel hem de yenilikçi bir yaklaşım sergileyerek, halk edebiyatında kendine özel bir yer edinmiştir.
Sümmani’nin Şiirlerinden Örnekler
Örnek 1
UYANDIM GAFLETTEN OLDUM PERİŞAN
Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu âlemler oldu ürüşan
Selam verdi geldi üç-beş dervişan
Lisanları birr hoş sedasın tek tek
…
Aldılar abdesti uyandım habran
Aslımız yapılmış hak ü turabtan
Üç harf okuttular yeşil yapraktan
Okudum harfini noktasın tek tek
Okudum harfini zihnim bu!andı
Yalelerim göz göz oldu sulandı
Baktım çar etrafa kadeh dolandı
Nuş ettim kırkların mahlesin tek tek
Nuş ettim badesin gördüm rengini
Tam on sekiz saat sürdüm cengini
Yar yüzünde saydım üç beş bengini
Halhalın altında hırdasın tek tek
Dediler: Sümmani gel etme meram
Adamı çürütür dert ile verem
Sen içün dünyada kavuşmak haram
Hüdam böyle salmış kalemin tek tek
Sümmani
Örnek 2
ERVAH-I EZELDEN LEVH Ü KALEMDEN
Ervah-ı ezelden levh ü kalemden
Bu benim bahtımı kara yazdılar
Gönül perişandır alev-i âlemde
Bir günümü yüz bin zara yazdılar
Gönül gülşeninde har oldu deyu
Hasretlik ismimde var oldu deyu
Sevdiğim, sevdiğin pır oldu deyu
Erbab-ı garezler yare yazdılar
Dünyayı sevenler veli değildir
Canı terk edenler deli değildir
İnsanoğlu gamdan hali değildir
Her birini birr efkara yazdılar
Nedir bu sevdanın nihayetinde
Yâdlar gezer yarin vilayetinde
Herkes diyarında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazdılar
Döner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar
Dost ile dost olur bağrı yanıklar
Aşk kaydine geçti bunlar âşıklar
Sümmani’yi “Derkenara” yazdılar
Sümmani