Mesnevi Nazım Biçimi Özellikleri ve Temsilcileri

Mesnevi Nazım Biçimi

“Mesnevi” kelimesi, Arapçada “ikişerli” ya da “çift” anlamına gelir. Divan edebiyatında kullanılan, beyitlerinin mısraları arasında uyak bulunan ve genellikle kısa aruz kalıplarıyla yazılan bir şiir türüdür. Günümüzde hikâye ve romanın Divan edebiyatındaki karşılığı olarak kabul edilebilir.

Mesnevinin Divan Edebiyatındaki Yeri

Mesnevi, uzun konuları işlemek için yazarlara büyük bir kolaylık sağladığından dolayı, Divan edebiyatında sıklıkla başvurulan bir nazım biçimidir. Aynı zamanda Mevlânâ Celaleddin Rumî’nin altı ciltten oluşan ve toplamda 25.700 beyiti içeren ünlü eseri de “Mesnevi” adını taşır.

Mesnevi Nazım Biçiminin Temel Özellikleri

Mesnevilerde çok çeşitli temalar işlenmiştir. Bu şiir türünde aşk, savaş, kahramanlık, dini konular, tasavvufi düşünceler ve mizah gibi pek çok konu ele alınmıştır. Aynı zamanda mesnevi, Divan edebiyatında hikâye anlatımına uygun olan nazım biçimi olarak bilinir.

Mesnevilerde anlatılan olaylar, yer ve zaman gibi unsurlar iç içe geçmiştir. Ancak olaylar genellikle gerçek dışıdır ve masalsı bir hava taşır. Birçok doğaüstü ve mantık sınırlarını zorlayan olay peş peşe sıralanır.

Bu türde her beyit kendi içinde uyaklanır ve uyak dizilimi “aa, bb, cc, dd” şeklindedir. Aruzun kısa kalıpları tercih edilir. En çok kullanılan aruz kalıpları şunlardır:

  • mefâ’îlün/ mefâ’îlün/ fe’ûlün
  • mef’ûlü/ mefâ’ilün/ fe’ûlün
  • fe’ilâtün/ fe’ilâtün/ fe’ilün
  • fâ’ilâtün/ fâ’ilâtün/ fâ’ilün

Bu nazım biçimi, köken olarak İran edebiyatından gelmiş olup, Türk edebiyatına oradan geçmiştir. Mesnevilerde beyit sayısı sınırsızdır ve beyitler arasında anlam bütünlüğü sağlanmıştır. Mevlânâ’nın “Mesnevi” adlı eseri 27.500 beyitten oluşurken, İranlı şair Firdevsi‘nin “Şehname” eseri 60.000 beyit uzunluğundadır.

Aşk hikayeleri ve destanlar gibi uzun anlatılar mesnevi tarzında kaleme alınmıştır. Bir şairin yazdığı beş mesnevinin bir araya getirilmesiyle “hamse” adını alır. Ali Şir Nevâî (Türk edebiyatında ilk hamse sahibi şair), Taşlıcalı Yahya, Hamdullah Hamdi (Anadolu sahasında ilk hamse sahibi şair), Nevizâde Atâî hamse sahibi şairlerden bazılarıdır.

Türk edebiyatındaki ilk mesnevi örneği Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eseridir. Ayrıca, Mevlânâ’nın altı bin ciltten oluşan ünlü eseri de “Mesnevi” ismiyle tanınır.

Araplar ise mesnevi türüne, beyitlerin kendi içinde kafiyelenmesinden dolayı “müzdevice” adını vermiştir. Türk edebiyatında Fuzûlî, Şeyhi, Nâbî, Şeyh Galip gibi şairler mesnevi tarzında önemli eserler vermişlerdir. Bu şairler arasında özellikle Şeyh Galip’in kaleme aldığı “Hüsn ü Aşk”, Divan edebiyatında roman ve hikâye türüne en yakın mesnevi olarak kabul edilir.

Ancak gazel ve kaside gibi nazım şekilleri Divan şiirinde daha büyük bir üne sahip olmuş, mesnevi bu ünü yakalayamamıştır. Ayrıca, Bâkî ve Nedim gibi şairler mesnevi türüne eser vermemiştir.

Mesnevilerin Konularına Göre Sınıflandırılması

Aşk Mesnevileri: İnsanlar arasındaki aşkı konu edinen mesnevilerdir. Bu tür mesnevilerde genellikle iki başkahraman bulunur. Fuzuli‘nin “Leyla ve Mecnun” ve Şeyhi‘nin “Hüsrev ü Şirin” mesnevileri bu türe örnektir.

Dini ve Tasavvufi Mesneviler: Dini kurallar, peygamberlerin ve din büyüklerinin hayatlarından kesitler ya da tasavvuf ilkeleri işlenir. Süleyman Çelebi’nin **”Mevlid”**i ve Şeyh Galip’in “Hüsnü Aşk” mesnevileri bu türe ait en önemli örneklerdir.

Şehirleri ve Güzelliklerini Anlatan Mesneviler: Şehirlerin ve o şehirdeki güzellerin betimlendiği mesnevilerdir. Türk edebiyatına özgü bir tür olan şehrengiz bu başlık altında değerlendirilir. Lâmiî’nin “Şehrengiz-i Bursa”, Enderunlu Fazıl’ın “Hûbannâme” ve Taşlıcalı Yahya’nın “İstanbul Şehrengizi” bu türün en bilinen örneklerindendir.

Ahlaki ve Didaktik Mesneviler: Öğüt vermek ve bilgi aktarmak amacıyla yazılan eserlerdir. Bu tür mesnevilere “pendnâme” ya da “nasihatnâme” denir. Nabi‘nin “Hayriyye” adlı eseri bu alanda öne çıkar.

Mizahi Mesneviler: Toplumsal aksaklıklar ve bireyler eleştirel bir dille işlenir. Şeyhi’nin “Harnâme” adlı eseri bu türde en önemli örnek olarak bilinir.

Tarihi-Destanî Mesneviler: Din düşmanlarıyla yapılan savaşlar, destansı bir şekilde anlatılır. Bu türe “gazâ-nâme” ya da “gazavat-nâme” adı verilir. Mihailoğlu Ali Bey’in “Gazavatnâme” ve Ahmedî’nin “İskendernâme” adlı eserleri bu türe örnektir.

Düğün ve Eğlenceleri Anlatan Mesneviler: Saray düğünleri ve eğlenceleri konu edinen mesnevilerdir. Vehbi‘nin “Surnâme” adlı eseri bu türde önemli bir örnektir.

Mesnevinin Bölümleri

  1. Dibace (Önsöz): Mesnevinin önsöz bölümüdür ve genellikle eserin yazılış amacını içerir.
  2. Tevhid: Allah’ın varlığının ve birliğinin anlatıldığı bölümdür.
  3. Münacat: Allah’a yapılan yakarışlar yer alır.
  4. Naat: Hz. Muhammed’in (SAV) övüldüğü bölümdür.
  5. Miraciye: Miraç olayının ele alındığı kısımdır.
  6. Medh-i Çihar-yâr-i Güzîn: Dört halifenin övüldüğü bölümdür.
  7. Medhiye: Eserin sunulduğu kişiye övgüler içeren kısımdır.
  8. Sebeb-i Telif: Eserin yazılış nedeninin anlatıldığı kısımdır.
  9. Ağaz-ı Dâstan: Mesnevinin asıl hikâyesinin başladığı bölümdür.
  10. Hatime (Sonsöz): Eserin sonlandırıldığı ve bitiş tarihinin verildiği kısımdır.

Türk Edebiyatında Mesneviler ve Yazarları

  • Kutadgu Bilig: Yusuf Has Hacib (12. yüzyıl)
  • Mesnevi: Mevlânâ (13. yüzyıl)
  • Yusuf u Züleyha: Şeyyad Hamza (13. yüzyıl)
  • Risaletün Nushiyye: Yunus Emre (14. yüzyıl)
  • İskendername: Ahmedî (14. yüzyıl)
  • Mantıkut-Tayr: Gülşehri (14. yüzyıl)
  • Garipname: Âşık Paşa (14. yüzyıl)
  • Hüsrev ü Şirin: Şeyhî (15. yüzyıl)
  • Leyla ve Mecnun: Fuzûlî (16. yüzyıl)
  • Süleymanname: Baki (16. yüzyıl)

 

Mesnevi Türü ile İlgili Örnekler

Örnek
1

HARNÂME

Bir
eşek var idi za’if ü nizâr
Yük elinden katı şikeste vü zâr

Gâh
odunda vü gâh suda idi
Dün ü gün kahr ile kısuda idi

Ol
kadar çeker idi yükler ağır
Ki teninde tü komamıştı yağır

Nice
tü kalmamıştı et ü deri
Yükler altında kana battı deri

Eydür
idi gören bu sûretlü
Tan değil mi yürür sünük çatlu

Dudağı
sarkmış u düşmüş enek
Yorulur arkasına konsa sinek

Doğranır
idi arpa arpa teni

Gözü
görünce birr avuç samanı

Kargalar
derneği kulağında
Sineğin seyri gözü yağında

Arkasından
alınsa pâlânı
Sanki it artuğuydu kalanı

Bir
gün issi eder himâyet ana
Ya’ni kim gösterir inayet ana

Şeyhi


Örnek 2


LEYLA VE MECNUN

Yâ Râb bela’yı aşk ile kıl âşinâ meni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüda meni

Az eyleme inayetimi ehl-i derdden
Yani ki çokk belâlara kıl mübtelâ meni

Oldukça men götürme Belâdan irâdetüm
Men isterem belâyı çü ister belâ meni

Temkinümi belâ-yı mahabbetde kılma süst
Tâ dûst ta’n edüp demeye bî-vefâ meni

Getdükçe hüsnin eyle ziyâde nigârumun
Geldükçe derdine beter et mübtelâ meni

Men handan u mülâzemet-i i’tibâr ü câh
Kıl kâbil-i saâdet-ifakr ufenâ meni

Eyle zaîf kıl tenüm firkatinde kim
Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ meni

Nahıvet kılup nasib fuzulî kimi mana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak nana meni

Fuzulî

 

Örnek 3

MEVLİD

Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte herr kula

Allâh adın herr kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ

Allâh adı olsa herr işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu

Bir kez Allâh dese şevkile lisan
Dökülür cümle günah misli hazan

İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murada erişir Allâh diyen

Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
Dert ile göz yaş ile ah edelim

Ola kim rahmet kıla ol padişah
Ol Kerimü ol Rahimü ol ilâh

Birdir ol birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çokk dürür

Cümle âlem yok iken ol var idi
Yaradılmıştan Gani Cebbâr idi

Var iken ol yok idi ins-ü melek
Arşü ferşü ayü güm hem nüh felek

Sün ile bunları, ol var eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi

Kudretin izhâr edüp hem ol Celil
Birliğine bunları kıldu delil

Ol! dedi birr kere var oldu cihan
Olma! derse mahv olur ol dem hemân

Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm

Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb

Ey azizler işte başlarız söze
Bir vasiyet kılarız illa size

Ol vasiyyet kim derim hem tuta
Mis gibi kokusu canlarda tüte

Hakk Teala rahmet eyleye anâ
Kim beni ol birr dua ile anâ

Her kim diler bu duada buluna
Fatiha ihsan ede ben kuluna

Süleyman Çelebi

Örnek
4

RİSALET’ÜN NUSHİYYE

Gel
imdi dinle sözü şerh edeyın
Biri birin onu sânâ diyeyim

Çü
şâhın hikmeti akdemden idi
Bu birkaç söze serh Âdem’den idi

Bu
muhtasar cihan iki cihanca
Dügeli bakar isen yüz bin anca

Azim
cihandürür gönül cihanı
Seni izler isen bulasın anı

Haber
veriserem nefsin elinden
Ümîdin var gidesin andan

İki
sutlandurur sana havale
Diler herr birisi kim mülki âla

Biri
rahmanidir can hazretinden
Biri şeytanidir garez yatından

Gör
imdi kim seni kime taparsın
Kime kapu açar kime yaparsın

On
üç bin erdürür rahmani leşker
Zebunsuz kimselerdir key erenler

Dokuz
bindir bu nefsin haşerâtı
Müdâm eğerlidir bunların atı

Nişanları
bu kim yüzleri kara
Bu nifrîn-ü şikâyet kanda vara

Sakıngil
kim bulardan olmayasın
Ki nefs dîvânına yazılmayasın

Ke
nefsin dileğin can besler isen
Yerin nur can sözünü esler isen

Tekebbür
nefsdir sultanı bilmez
Çerisinde iyi dirlik dirilmez

Yunus Emre

 

Yorum yapın