Gazel Nedir ve Gazelin Özellikleri

Gazel Türü ve Özellikleri

Divan Edebiyatı’nda Fuzuli, Baki, Nedim, Şeyh Galip ve Taşlıcalı Yahya Bey gibi ünlü şairler, gazel türünün en tanınmış temsilcilerindendir. Gazel, bu edebi formun ustalarının eserlerinde kendini en iyi şekilde gösterir.

Gazelin Nazım Şekli ve Özellikleri

Gazel, nazım birimi olarak beyiti kullanır. Her beyit, bağımsız bir anlam birimi oluşturur ve gazel içinde lirizmin ön planda olduğu bir yapı sergiler. Gazellerde genellikle aşk, sevgi, içki, kadın güzellikleri gibi temalar işlenir. Bununla birlikte, felsefi ve öğretici konuları da ele alan gazeller vardır. Özellikle, aşk ve kadın temaları gazellerde sıkça işlenen konulardır. Kadın konulu gazellerde, şairler sevgiliden sık sık yakınır, merhamet talep ederler ancak bu isteklerine ulaşmakta genellikle başarısız olurlar. Sevgili, bu tür gazellerde genellikle merhametsiz ve zalim olarak tasvir edilir.

Gazeller tematik olarak şu kategorilere ayrılabilir:

  • Âşıkane: Aşkı anlatan gazeller bu gruptadır.
  • Şuhane: İnsan aşkını dile getiren gazeller bu türde bulunur.
  • Rindane: Yaşamın zevklerine odaklanan gazeller bu kategoriye girer.
  • Hâkimane: Öğretici ve felsefi yönü ağır basan gazeller bu türdendir.

Örneğin, Fuzuli‘nin gazelleri genellikle “âşıkane” olarak değerlendirilirken, Baki‘nin gazelleri “rindane” olarak bilinir. Nâbî‘nin eserleri ise “hâkimane” gazel örnekleri arasında yer alır.

Gazeller, konuları itibariyle halk edebiyatındaki koşma türüne benzerlik gösterir. Gazellerin isimlendirilmesi, genellikle rediflerine ya da ilk mısralarına göre yapılır. Her beyitte farklı bir konu işlenebilir ve beyitler arasında konu birliği aranmaz.

Bir gazel, 5 ile 15 beyit arasında olabilir. Ancak, genellikle 5 ile 9 beyit arasında olan gazeller yaygındır. Daha fazla beyitten oluşan gazellere “mutavvel gazel” denir. Gazeller, aruz ölçüsü ile yazılabilir ve canlı, akıcı bir üslupla kaleme alınır.

Gazelin uyak düzeni şu şekildedir: “aa/ba/ca/da…”. İlk beyit kendi içinde uyaklıdır, sonrasındaki beyitlerde ise ilk dize serbest bir şekilde yazılır, ikinci dize ise birinci beyit ile uyaklıdır.

Gazelin ilk beyti, “matla” olarak adlandırılır ve gazelin son beyti “makta” olarak bilinir. İlk beyitten sonra gelen beyite “hüsn-i matla”, maktadan önceki beyite ise “hüsn-i makta” denir. Gazelin en dikkat çeken ve en güzel beyti, “beytü’l gazel” ya da “şah beyit” olarak anılır. Bu beytin yerinin ya da sırasının önemi yoktur.

Gazelin tüm beyitlerinde aynı konu işlenmişse, bu tür gazellere “yek-ahenk” gazel denir. Bu gazeller, hem kafiye hem de vezin açısından bütünlük gösterir ve anlam bakımından da bir bütünlük arz eder. Eğer tüm beyitler aynı söyleyiş özelliğine sahipse, buna “yekavaz” gazel denir. Dize ortalarında iç uyak bulunan gazellere ise “musammat gazel” denir.

İki şairin birlikte veya beyit beyit gazel söyledikleri eserler, “müşterek gazel” olarak adlandırılır. Arapça, Farsça ve Türkçe karışık olarak söylenen gazellere ise “mülemma gazel” denir. Sonu tamamlanmamış veya beyit sayısı beşin altında kalan gazellere “natamam gazel” denir. Bir şairin aynı vezin ve kafiyeyle yazdığı diğer gazellere “tanzir” denir, ters anlamda yazılan gazellere ise “nakize” gazel denir.

Gazeller, geçmişte bestelenerek de okunmuştur. Bazı gazeller, özellikle bestelenmek amacıyla yazılmıştır ve bu gazelleri belirli bir makamda seslendiren kişilere “gazelhan” denir. Şair, genellikle son iki beyitte takma adını (mahlasını) kullanır. Bu beyitler “mahlas beyti”, “taç beyit” ya da “tahallüs” olarak adlandırılır. Mahlas beytinden sonra birkaç beyit eklenerek bir kişinin övüldüğü gazellere ise “müzeyyel gazel” denir.

 

Gazel ile İlgili Örnekler

Örnek 1

Beni candan usandırdı cefâdan yâr
usanmaz mı                                          Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i
yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı

Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlı akar su
Habîbüm fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gamım pinhân dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

 

Günümüz Türkçesiyle:

Beni canımdan usandıran sevgili, cefa
etmekten sevgili usanmaz mı?  Âhımdan felekler yandı, hâlâ dileğimin
istediğime kavuşamayacak mıyım?

Sevgili bütün aşk hastalığına
yakalananların dertlerine çare bulur da benim derdime niçin çare bulmaz, yoksa
benim hasta olmadığımı mı sanır?

Ayrılık gecesinde canım yanar, gözlerimden
kanlı yaşlar akar. Feryadım halkı uykusundan uyandırır da kara bahtımı
uyandıramaz mı?

Gül yanağına karşı benim gözümden kanlı
yaşlar akar. Sevgilim, bu gül mevsimidir, bu mevsimde sular bulanık akmaz mı?

Ben kederimi gizli tutuyordum fakat git
bunu sevgiline söyle dediler ama söylediğim zaman, acaba o vefasız olan sevgili
buna inanır mı, inanmaz mı?

Benim sana birr ilgim, meylim yoktu; aklımı
başımdan sen aldın. Beni kınayan bu gafil kişi, senin bu güzelliğini gördüğü
zaman beni kınadığı için utanmaz mı? (utanacaktır)

Fuzulî çılgın birr âşık olduğundan herkesin
diline düşmüştür. Sorun ona, bu ne biçim sevgidir; bu sevdadan ne zaman
usanacak?

Örnek 2

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş
sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana

Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana

Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana

Şöyle gird olmuş Fireng-istan birikmiş birr yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana

Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana

Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül noldun ne hâl olmuş sana

Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
Lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş birr hayâl olmuş sana

Nedim

Örnek 3

Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın
görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz

Çok ta mağrur olma kim meyhane-i ikbâlde
Biz hezâran mest-i mağrurun humârın görmüşüz

Top-i ah-i inkisare pây-dâr olmaz yine
Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz

Bir huruşi ile eder bin hâne-i ikbâli pest
Ehl-i derdin seyl-i eşg-i inkisârın görmüşüz

Bir hadeng-i can-güdâz-ı âhdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çapük-süvârın görmüşüz

Bir gün eyler dest-beste pay-gâh-ı cay-gâh
Bî-adet mağrûr-i sadr-i i’tibârın görmüşüz

Kâse-i deryûzeye tebdil olur cam-ı murâd
Biz bu bezmin Nâbiyâ çokk bâde-hârın görmüşüz

 

Nâbî

 

Örnek 4

Nâm u nişane kalmadı fasl-ı bahardan

Düşdi çemende berg-i dıraht i’tibârdan

Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan

Her yaneden ayağına altun akup gelir
Eşcâr-ı bâğ himmet umar cûy-bârdan

Sahn-ı çemende durma salınsın sebâyile
Âzâdedir nihâl bugün berg ü bârdan

Bâkî çemende hayli perîşân imiş varak
Benzer ki birr şikâyeti var rûzgârdan

Bâki

 

Örnek 5

Sun sâgarı sâkî bana
mestâne disünler                                                      Uslanmadı gitti gör o dîvâne disünler

Peymânesini herr kişi doldurmada bunda
Şimden gerü bu meclise mey-hâne disünler

Dil hânesi yık koma taş üstüne birr taş
Sen yap anı iler ana vîrâne disünler

Gönlünde senin gayr ü sivâ sureti n’eyler
Lâyık mı bu kim Kâ’be’ye büt-hâne disünler

Yahyâ’nın olup sözleri hep sırr-ı mahabbet
Yarân işidüb söyleme yabane disünler

Şeyhülislam Yahya

 


Musammat Gazel Örneği

Kamu bimarına canan /
devayı dert eder ihsan

Niçin kılmaz bana derman /
beni bimar sanmaz mı?

Not: Musammat
gazelde dizelerin ortasına da uyak yerleştirilir. Bu beyitler ortadan ayrıldığı
için dörtlük gibi de düşünülebilir. Yukarıdaki beyit musammat gazele güzel bir
örnek oluşturur.

Yorum yapın